12 Eylül 2012'de Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin sonlandırılması ve Kürtçe üzerindeki baskıların kaldırılması için başlatılan açlık grevi kırk üçüncü gününe ve dolayısıyla tutuklu ve hükümlülerin sağlığı açısından kritik eşiğe geldi. Burun kanaması, sese karşı aşırı hassasiyet, halsizlik, uykusuzluk, görme ve hafıza kaybı, vücut ağrıları gibi sağlık problemleri yaşamaya başladıkları bildiriliyor. İktidar, eylemcilerin talepleri karşısında suskunluğunu sürdürür ve açlık grevi devam ederse yüzlerce kişinin sağlık ve yaşam hakkının tehlikeye gireceği kesin. Açlık greviyle bedenini bir çağrıya dönüştüren tutuklu ve hükümlüler, bu ülkede on yıllardır süren, on binlerce insanın ölmesine neden olan bir savaşın artık sonlanmasını; daha fazla insanın ölmemesi, barış için gereken koşulların sağlanması için görüşmelerin bir an önce başlamasını talep ediyorlar. Üstelik bunun için ölmeyi ya da ömür boyu sakat kalmayı göze alıyorlar.
Bizler, psikologlar ve psikoloji öğrencileri olarak, herkesin anadilde savunma ve eğitim hakkı olduğuna inanıyor; insanların yaşam hakkını savunmanın ve bunun için uygun koşulları sağlamanın yurttaşlarına karşı her devletin sorumluluğu ve görevi olduğunu hatırlatıyoruz. Toplumu oluşturan farklı gruplar arasında ayrımcılığa, eşitsizliğe, adaletsizliğe yol açan ve bütün bunları daha da derinleştiren bu sorunun ve bu savaşın artık bitmesini istiyoruz. Devleti ülkede barış ortamının oluşması, hapishanelerdeki yurttaşlarının yaşam hakkını tehlikeye sokacak bu eylemi sonlandırması için bir an önce, daha fazla geç kalınmadan, üzerine düşeni yapmaya çağırıyoruz.Açlık grevlerinin sebebini oluşturan barış çığlığını duyalım ve bu çığlığı hep birlikte çoğaltalım.
TOPLUMSAL DAYANIŞMA İÇİN PSİKOLOGLAR DERNEĞİ (TODAP)
|