Türkiye, savaş söyleminin, açık ya da örtük düşmanlaştırma ve hedef göstermenin, öfke ve nefretin sıklıkla toplumsal yaşama hâkim kılındığı bir ülkedir. Bu söylem ve bu söylemin kurduğu politikalar bugüne kadar birçok olayın doğrudan sorumlusu olmuştur. Bugün Reyhanlı’da insanların katledilmesi de açık savaş politikalarının ve kışkırtıcı dış politikanın sonucudur. Bir yandan ülke içerisinde toplumsal barışı tesis etme iddiasını taşırken, diğer yandan nefreti ve savaşçıl siyaseti sürdüren hükümet bu şiddetin başta gelen sorumlusudur.
Bizler biliyoruz ki savaş sadece insan yaşamını tehdit etmekle kalmaz, ürettiği nefret söylemiyle de toplumsal yaşamda güvenin yerine şüpheyi, dayanışmanın yerine korkuyu hâkim kılar. Üstelik bu söylem sadece ortaya çıktığı coğrafyayla sınırlı kalmaz ve bütün ülkeyi etkisi altına alır. Bu dönemde yaşananlar da Suriye’ye yakın iller başta olmak üzere Türkiye’de yaşayan herkesi etkilemektedir. Bu huzursuzluk, gerilim ve nihayetinde fiziksel şiddet içerisinde hayatta kalabilen insanların yaralarını ise psikologların ve diğer ruh sağlığı çalışanlarının sarması beklenmektedir.
Aynı zamanda hükümet, Reyhanlı’da yaşananların ardından uyguladığı yayın yasağı ve savaş politikalarını protesto edenlere yönelik uyguladığı polis şiddetiyle, barış taleplerini susturmak ve “gerçek”in ne olacağına ancak kendisinin karar vermeye muktedir olduğunu göstermek ister gibidir. Savaşa karar verenler, savaşın, düşmanlaşmanın da tek seçenek olarak algılanması için ciddi bir uğraş vermekteler.
Biz ruh sağlığı çalışanlarının, patlamalardan ve savaştan etkilenenlere ve etkilenecek olanlara, onların hayatını bir nebze de olsa kolaylaştırmak amacıyla destek vermekten kaçınması söz konusu olamaz. Bununla birlikte tekrar söylüyoruz ki savaşın açtığı yaraları biz kapatamayız! Bizim bugün daha güçlü bir şekilde yapmamız gereken, insanların yaşam haklarının ve huzur ve barış içinde yaşama haklarının güvence altına alınması ve şiddet dilinin ve savaş politikalarının derhal terk edilmesi gerektiğini haykırmaktır. Resmi dili savaş dili yapanlara barış diliyle karşılık vermek, bu dili kurmanın, yaymanın ve savaşçıl dış politika hamlelerinin önüne geçmenin yolunu bulmak, insanların bedensel ve psikolojik iyi olma hali için birincil gerekliliktir. Tüm ruh sağlığı ve sağlık çalışanlarını ve Türkiye halklarını bunu birlikte yapmaya davet ediyoruz.
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)