Önce düzenlerini korumak için çocukları öldürdüler.
Polis tarafından gördüğü işkencelerle intihara sürüklenen Onur Yaser Can’ın annesi Hatice Can'ın intihar haberini sonsuz üzüntü ve öfkeyle karşılamamızı Ethem Sarısülük’ün babası Muzaffer Sarısülük’ün “yüksek güvenlikli bir akıl hastanesine yatırılması” kararını görmemiz takip etti. Anladık ki insanların öldürülmesi yetmeyecek.
Yaser ve Ethem’in öldürülmesi, mevcut toplumsal düzeni ve tüm iktidar ilişkilerini şiddete dayalı pratiklerle sürdürmek isteyen devletin başrol oynadığı cinayetlerdir. Biri polis tarafından işkenceye maruz kaldı ve intihara sürüklendi, biri sokak ortasında polis silahıyla vuruldu. Birinin işkencecileri ve onları koruyanlar ile ötekinin katili ve onu koruyanlar ise ortaya konan bir mahkeme parodisinden ufak tefek sıyrıklarla kurtuldular. Henüz kurtulmamış olanların hesap vereceklerine dair bir umut da günbegün çöken hukuk sistemi içerisinde gözükmemekte.
Hikâye burada bitmedi. Ethem’in babası Muzaffer Sarısülük, Ankara’daki Gezi Direnişi eylemlerinde sokak ortasında vurulmasına tepki olarak bir trafo hattının altında ateş yakıp, diş polikliniğinin kapısına ‘Maddi Tıp şeytandır’ diye yazdığı için hukuk sistemi tarafından –hem de Ethem’in katili için istenenden daha fazla bir ceza istemiyle- yargılandı. Bu yargılamada, egemenlerin bizleri kendilerinin ve kurdukları sistemin akıllı ve akıl sağlığı yerinde olduğuna inandırmak için seçtiği, yüksek güvenlikli bir akıl hastanesine yatırılmasına karar verildi.
Şimdi biz soruyoruz; polisi demokratik hakkını kullanan silahsız insanları sokak ortasında öldüren, yargıcı bu cinayetin görüldüğü mahkemede uyuyan, mahkemesi türlü hukuk skandallarına imza atarak katili serbest bırakan bir de üstüne katledilen kişinin babasını ille de bir yerlere kapatmaya çalışan düzeninizin “akli dengesi” yerinde mi?
Bundan birkaç yıl önce 28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can İstanbul'da üzerinde bir miktar esrarla yakalandığı için gözaltına alınarak işkenceye ve işkence tehdidine maruz bırakıldı. Serbest bırakılmasının ardından da devam eden polis tacizine daha fazla dayanamadı ve intihar etti. Ölümüne sebep olan polisler göstermelik bir kıdem durdurma dışında ceza almadılar. Oğlunun katillerinden hesap sorulması için verdiği mücadelede hep hayal kırıklığı ile karşılaşan annesi Hatice Can ise yaşamına kendi elleriyle son verdi. Yine soruyoruz, ortada gerçek hiçbir suçu olmayan bir genci ve annesini intihara sürükleyen düzeninizin “akıl sağlığı” nasıl?
Yaser’in annesinin adalet duygusunu onaramayıp ölüme sürükleyenler, bir kişiyi zorla “akıl hastanesine” kapatmaya karar verdiler. Egemen akla göre, bu toplumun düzenine ayak uydurmak istemeyen ya da uyduramayan birinin “akıl sağlığından” şüphe duyulmalıydı. Muzaffer Sarısülük de bu toplumun düzenine uymak istememiş, kendine arazide bir barakada yaşam kurmuştu.
Yani bu sefer, düzenlerini korumak için bir insanı zorla “akıl hastanesine” kapatmak istiyorlar. Herkes “aklını” başına alsın diye.
Biz, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) olarak mahkemenin verdiği bu kararı kınıyoruz. Aynı zamanda, hepimizin iyilik halinin sağlanması için tüm bu işkence ve cinayetlerin sorumluların hesap vermesi gerektiğini, tüm baskı ve sömürülerin son bulması gerektiğini tekrarlıyor, bu durumlar özelinde de adaletin sağlanmasına yönelik mücadeleleri desteklediğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)