Savaşın Karşısında, Göçmenlerin Yanındayız!
Bu metni 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü vesile bilerek, savaşa karşı duruşumuzu ifade etmek, ülkemizdeki göçmenlerin yanında olduğumuzu belirtmek için kaleme almaktayız. Yakın ve uzak tarihte, dünyada ve ülkemizde psikologların savaşlarla oldukça tartışmalı ilişkiler kurduğu gerçeğinin farkında olsak da savaşlarla eleştirel bir ilişki kuran psikologlar da hep olmuştur. Bizler, insan, toplum ve tüm canlıların yanında durarak savaşın karşısında konum alma duruşunu sahipleniyor ve bunu devam ettirmenin ve korumanın önemine inanıyoruz. Ortadoğu coğrafyası egemenler eliyle bütün olarak bir savaş alanına dönüştürüldü. On yıllardır Filistin’de devam eden işgal ve savaş, Suriye ve Irak’ta yıllardır aralıksız süren çatışmalar her geçen gün yeni katliamlar, göçler, sürgünler, tutsaklıklar yaratıyor. Türkiye devletinin çeşitli biçimlerde katıldığı ve Ortadoğu’da egemen güçlerin sürdürdüğü savaşların, Türkiyeli psikologların bir parçasını temsil eden TODAP olarak karşısındayız; tıpkı egemen güçlerin tüm savaşlarına karşı olduğumuz gibi.
Suriye’de yaşanan savaş boyunca Suriye’den ve son zamanlarda Irak’taki katliam ve baskıların artmasıyla Irak’tan ülkemize gelen göçmenlerin durumu, kamuoyunda da sıkça tartışılan ve bizler açısından da daha ciddi şekillerde ele alınması gereken konulardan biridir. Bu konuda bizim açımızdan acil olarak dile getirilmesi gereken birkaç nokta var.
Öncelikle bize göre, savaştan, baskıdan, ayrımcılıktan veya her ne koşuldan olursa olsun, kaçarak ülkemize gelen kişilere hiçbir ayrım yapmaksızın, eşit haklara sahip bir şekilde, nitelikli bir yaşam sürebilecekleri bir ortamın yaratılması tartışmasız bir gerekliliktir. Ülkemize Suriye’den ve pek çok ülkeden gelen kişilerin durumu göstermektedir ki, bu koşulların yaratılmasından sorumlu olan kişiler bu ilkeye göre hareket etmemekte ve bu durumu, çeşitli bölünmeleri destekleyerek “yönetmeye” çalışmaktadır. Bize göre, Türkiye vatandaşları ile Suriye’den gelen kişiler arasında ayrım yaratmaya ve ayrımları desteklemeye yönelik her yöntem (örneğin, hem vatandaş hem de göçmenler için istihdam olanağı yaratmamak, maddi ve sosyal güvence sağlamamak ya da “isteyenleri” sürgün etmek) ve söylem (örneğin, siyasetçiler ve medyanın kullandığı "tepki", "provokasyon", "hassasiyet", vb. gibi ifadeler) insanlar için korkunun, çaresizliğin, eşitsizliğin, adaletsizliğin, baskı ve şiddetin altyapısını oluşturmaktadır. Bizler bunların karşısında, bir arada nitelikli bir hayat sürmenin yanındayız.
Diğer yandan katliam, tecavüz ve baskılardan kurtulmak için Şengal’den (Sincar) gelip Türkiye’ye sığınan Ezidilerin durumunda da yiyecek, temiz su, barınma gibi temel yaşamsal ihtiyaçların karşılanamaması, nitelikli ve sağlıklı yaşam koşullarından çok uzak bir durumda yaşamak zorunda bırakılmaları ve seslerinin gerek olanaksızlıklar, gerekse kasıt sebebiyle oldukça az duyurulması söz konusudur. Burada dikkatimizi çeken başka bir şey de birçok “felaket” ve katliam sonrasında destek sunmak için hızlıca organize olan kurumların bazılarının, bu konuda destek sunmakta o kadar hızlı davranmamış ve davranmıyor olmasıdır. Bunun sebebi her ne olursa olsun, bölgedeki ihtiyaçları duyurmak ve elden geldiğince ihtiyaçların karşılanmasına destek sunmak için hemen harekete geçmek çok önemli gözükmektedir. Devletin soydaşlık söylemi ile sahiplendiğini iddia ettiği Türkmenlerin durumu da diğer göçmenlerin durumundan farklı değildir. Temel yaşamsal ihtiyaçları dahi karşılanmamaktadır. Bu bir dayanışma çağrısıdır ve TODAP olarak bizim de kaynaklarımız yettiğince destek olacağımızın beyanıdır.
Devletlerin ve iktidar sahibi öznelerin her türlü şiddet ve baskısı -öldürmediği zaman- insanlarda derin yaralar açmaktadır. Biz de elimizden geldiğince bu yaralara dokunmaya çalışmaktayız ve bunun için iktidar sahiplerinin istediği gibi "biz- onlar" çatışmasına girmeden, savaştan etkilenen halklar olarak bir araya gelmeyi ve yıllardır insanları öldürmekte, evlerinden sürgün etmekte, bütün bölge halkını umutsuzluk ve her türlü yoksunluk/ yoksulluğa mahkûm etmekte olan savaşa ve devletlere karşı bir arada hareket etmeyi önermekteyiz. Bizim destek verme ve dayanışma mantığımız bu yaraları açan devletlerin ve iktidar sahibi öznelerin yaptığını telafi etmek ve düzenin onarıcı bir parçası olmak değildir. Bizler elimizden geldiği durumlarda verdiğimiz desteği, bu olayların faillerine, şiddet ve baskı sistemine karşı mücadele etmenin bir yolu olarak görüyoruz. Savaşlar can almanın yanında, hayatta kalanlarda (hepimizde) korku, çaresizlik ve umutsuzluk yaratmak için yürütülüyorsa, biz de savaşın karşısında durarak yeni umutlar ve direnişler yaratmanın yollarını arıyoruz
Tüm meslektaşlarımızı ve savaşların karşısında duran güçleri birlikte bu çabayı vermeye davet ediyoruz.
TOPLUMSAL DAYANIŞMA İÇİN PSİKOLOGLAR DERNEĞİ (TODAP)