Basın Açıklaması: Soma'yı Unutmamak Ne Demek?
13 Mayıs 2014’te Soma’da 301 madenci feci bir şekilde öldü. Yüzlerce kadın eşsiz, yüzlerce çocuk babasız kaldı. Herkesin katliam olduğunu bildiği bu olaya sorumluları fıtrat dedi. “Kan parası” verdikleri zaman sorunu çözdüklerini düşündüler. Oysa gidenler geri gelmeyecekler. Kimse çocuklara babalarını, eşlere sevdiklerini, analara oğullarını geri veremeyecek. 

Üstelik Türkiye’de inatla sürdürülen enerji ve büyüme politikaları, iş güvenliği konusunda denetim eksikliği ve madencilik yasası böyle kaldığı sürece on binlerce madenci belki peyderpey, belki topyekûn aynı katliamla yüz yüze. 

Buna dur demenin bir yolu var elbette. Türkiye’yi insan yaşamının başka her şeyin  üstünde olduğu bir ülke yapabilmenin yolu Soma’yı unutmamaktan geçiyor. Soma’yı unutmamak ise, aradan geçen bir yıla ve verilen onca söze rağmen Soma’da ve Türkiye’nin tüm madenlerinde değişmeyenleri değiştirmekten geçiyor.

Bugün Soma Katliamı’nın davası görüldü. Aradan neredeyse bir sene geçtiği halde adalet sürecini bu kadar uzun süre askıya alan devlet ve hükümet mahkemede yargılanacak katilleri de mahkemeye getirmeyerek korudu.

Bugünkü mahkeme için barikatlarla halkı engelleyerek ve mahkeme salonu dışında bekleyen madenci yakınları ve Soma davası takipçilerine şiddet göstererek adaleti bir kere daha katlettiler. 11 aydır süründürülen davada sanık avukatları “Can güvenliğimiz yok” bahanesiyle davayı bir kere daha tıkamak istediler.

Her şeye rağmen 15 Nisan’a ertelenen davada iki gelişme bize umut veriyor. Davada ailelerin isyanı sonucu sanıkların ikinci duruşmaya getirilerek mahkemede ifade vermeleri kabul edildi ve ikinci olarak tefrik edilen kamu görevlileri hakkındaki dosyaların akıbetinin de sorulmasına karar verildi.

Ancak bu yeterli değil. Bu davada sadece şirket değil, devlet ve hükümet de sorumludur. Enerji Bakanı Taner Yıldız ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de davada sanık sandalyesine oturtulmalı ve yargılanmalıdır.

SOMA’DA DEĞİŞMEYENLER:

1. Ekonomik başarı, enerji üretimi ve kalkınma için sanki bir zorunlulukmuş gibi termik santrallerin yapımına devam ediliyor. Sadece Soma’da, mevcut maden işletmelerine 5 tane daha ekleniyor. Tarım öldürülürken, kömüre dayalı enerji dayatması sürdürülüyor. Boğaziçi Üniversitesi Soma Araştırma Grubu ve TMMOB raporu her şeyden önce bu anlayışın terkedilmesi gerekliliğini açıkça ortaya koyarken, yetkililer can pahasına ve gittikçe daha fazla kömür üretilmesi ısrarından vazgeçmediler.

2. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmamaya devam ediyor: 301 ölümün ardından Soma’da 2 ölüm ve yüzlerce iş kazası daha yaşandı. Tüm Türkiye’de yetersiz iş güvenliği önlemleri ve üretim baskısına bağlı iş kazaları azalmak yerine artıyor. Hükümet yeni yasal düzenlemede de iş güvenliğinin gerektirdiği bazı düzenlemelerin yasal bir zorunluk olmasını reddetti.  

3. Etkin kamu denetimi yapılmıyor:  Denetimler ya yapılmıyor, ya da yapılan yerlerde işverenin sorumlulukları yerine işçilerin güvenlik önlemleri alıp almadıklarına odaklanılıyor. Bu yaklaşımda sonuç, faciaları önlemek yerine işçilerin yevmiye cezası alması veya işten çıkarılması oluyor.  İşveren üretim zorlaması ile 10 yılda çıkaracağı madeni 5 yılda çıkarmış olduğundan işletmeyi kapatıp gitmekten çekinmiyor. Hâlâ ocağa inmeden ve önceden haber verilerek göstermelik denetimler yapılıyor. 

4. Üretim zorlaması devam ediyor: Üretimi arttırmak için güvenlik sisteminin kaldıramayacağı kadar çok sayıda işçi çalıştırılıyor. Özellikle İmbat Madencilik A.Ş.’nin işlettiği ocakta can güvenliğini tehlikeye atabilecek kadar insan çalışıyor. Havalandırma sistemleri, iş güvenliği önlemleri yetersiz. Kara tumba, yani ağır emek gücüne dayalı maden çıkarma usulü işçilerin çok sık hastalanması ve iş yapamaz hale gelmesine neden oluyor. Meslek hastalıklarına ilişkin işçi hakları çok defa talep edilemiyor. İşçiler, çalışma şartları nedeniyle, fiziki hastalıklar kadar ve hatta bundan da ağır psikolojik sorunlar yaşıyorlar. Böyle olduğu kullandıkları ilaçlardan anlaşılabiliyor, ama bu konu çoğunlukla tazminat ve dava konusu haline getirilemiyor. Şartlar o kadar ağır ki, işveren sürekli sağlığından ettiği işçileri çıkarıp, yerine daha genç işçileri alıyor. İşçilerin bedeni bu şartlara uzun süre dayanamıyor. 

5. Hükümet-İşveren-Sarı Sendika ve Dayıbaşı işbirliğine dayalı tahakküm değişmedi: İşçinin haklarını gereğince savunan ve çalışma yaşamında can güvenliğini sağlamayı en önemli görevi kabul eden bir sendika hâlâ yok. Sarı sendikanın maden işverenleri ve mafyatik ağlarla ilişkileri dolayısı ile işçilerin haklarını savunan bir sendikada örgütlenmeleri engellenmeye devam ediyor. İşçiler, işveren, hükümet ve mafyatik ağlarca desteklenen bu sendikanın sarı sendika dahi olmadığını, Amerikan tipi gangster sendika olduğunu söylüyor, ancak işsizlik tehdidi ile genellikle yüksek sesle ifade edemiyor ve sessizliğe itiliyorlar.

6-Madenciler her an işten çıkarılma tehditi altında çalışıyorlar: Çok sık işçi çıkarılarak hakkını arayan işçilere göz dağı veriliyor. Geçtiğimiz Aralık ayında iki ocağın kapanmasıyla işten çıkarılan yaklaşık 3000 madencinin çoğu hâlâ işsiz ve aileler müşkül durumda. Kapanan maden ocaklarının açılıp açılmayacağı, açılacaksa ne zaman açılacağı belirsiz. 

7-Dayıbaşı sistemi devam ediyor: İşe alım süreçlerinde, işçinin denetimi ve suskunluğunun sağlanması için dayıbaşı sistemi devam ediyor. Faciadan sonra, özellikle bölge dışı illerden dayıbaşları, genç ve bedenleri daha yoğun kullanılacak işçileri kölelik şartlarında işe almaya aracılık edip, sonra da onların örgütlenmelerini ve hak talep etmelerini engelleyecek bir bekçi figürü olarak çalışıyor.

8-Kaza-Kader-Fıtrat söylemi artarak sürdürülüyor: Hükümet, “işin fıtratında var” diyerek kaçılnılmazmış gibi gösterdiği madenci katliamının ardından kaza-kader söylemini sürdürüyor; madenci aileleriyle ilişki kuran bazı tarikat mensupları da kaderci, kabullenmeci tutumu yerleştirmeye yönelik çalışmalar yapıyor. AKP örgütü, mevlit törenlerinde 301 madenci için 301 hatim indirme töreni düzenlerken, arada partinin vekil adaylarının tanıtımını ve reklamını yapmayı ihmal etmiyor. 

9-Adalet Hala Aranıyor: 301 madencinin ölümünde değişik düzeylerde sorumlulukları bulunan, kamusal denetim görevini yapmayan ya da eksik yapan bürokratlar, bu noktada sorumluluğu bulunan bakanlar, gerekli önlemleri almayan şirket yetkilileri, işçilerin uyarılarına kulak asmayan ve kamuoyuna yansımasını engelleyen sendikacılar dâhil tüm sorumluların yargılanması yerine bütün suç birkaç tekniker ve mühendisin üzerine yıkılmaya çalışılıyor.

#SOMAYIUNUTMA
#SOMAYIUNUTMAUNUTTURMA

*SOMA’YI UNUTMAMAK HÜKÜMETİ EMEĞE, YAŞAMA VE DOĞAYA DEĞER VERMEYEN KİRLİ ENERJİ POLİTİKALARINDAN VAZGEÇİRMEKTİR.
*SOMA’YI UNUTMAMAK İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI İÇİN ETKİN KAMU DENETİMİNİ SAVUNMAKTIR.
*SOMA’YI UNUTMAMAK MADENLERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİNE KARŞI OLMAKTIR.
*SOMA’YI UNUTMAMAK İŞÇİLERİN YAŞAM VE EMEK SÜREÇLERİNE MÜDAHELE ARAÇLARI OLAN SENDİKA VE ÖZÖRGÜTLENMELERİNİN DESTEKLENMESİDİR.
*SOMA’YI UNUTMAMAK KATLİAMDA SORUMLULUĞU BULUNAN HÜKÜMET, ŞİRKET VE KAMU YETKİLİLERİNİN YARGILANMASINI SAVUNMAKTIR!

İ  S  T  A  N  B  U  L         S   O  M  A        
D  A  Y  A  N  I  Ş  M  A  S  I
Boğaziçi Soma Dayanışması – Sosyal Haklar Derneği  (SHD)  - Plaza Eylem Platformu – Toplumsal Dayanışma  İçin  Psikologlar  Derneği  (TODAP)   -  Taşerona  ve  İşçi Ölümlerine Son Platformu

Twitter
Facebook
© Copyright 2013 - TODAP