BAKIRKÖY RUH VE SİNİR HASTALIKLAR HASTANESİ ARAZİSİNDE RANTA VE TALANA İZİN VERMEYECEĞİZ!
Bir süredir Prof. Dr. Mazhar Osman Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi yerleşkesi üzerinde “yenilenme” adı altında çeşitli projelerin tasarlandığı duyumları alınmaktaydı. Ancak bir sabah hastane çalışanlarının her gün önünden geçtikleri ağaçların numaralandığını görmeleri üzerine bu alana ilişkin söylentilerin gerçeğe dönüştüğü, yani Bakırköy ilçesinin en önemli yeşil alanının ve sağlık hizmeti açısından yalnızca İstanbul’a değil Türkiye’ye hizmet sunan, özel misyonlu hastanemizin bahçesi ile birlikte örneğini çokça gördüğümüz inşaatçı rantiyecilerin kapsama alanına girdiği gerçeği ile yüzleşmiş olduk.
22.07.2015 tarihinde hastane yöneticiliği tarafından “Yeni Bakırköy” adı altında hastane çalışanlarına yönelik bilgilendirme toplantısı yapıldı. Bunun üzerine daha detaylı olarak bilgi almak üzere İstanbul Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ve İstanbul Mimar ve Mühendisler Odasından temsilciler ve bölgemiz Kamu Hastaneleri Birliği genel sekreteri ile 18.08.2015 tarihinde bir buluşma gerçekleştirildi. Öğrendik ki hastane yerleşkesi üzerinde yürütülen proje önümüzdeki günlerde kendisini somut bir şekilde gösterecek. Şimdiden yerleşkedeki ağaçlar numaralandırılmaya başlandı bile. Yapılan toplantı ve görüşme süreçle ilgili endişelerimiz gidermediği gibi daha da artırdı.
2012 yılında “Sağlık Tesislerinin Kiralama Karşılığı Yaptırılması ile Tesislerdeki Tıbbi Hizmet Alanları Dışındaki Hizmet ve Alanların İşletilmesi Karşılığında Yenilenmesine Dair Yönetmelik” esas alınarak akıl hastanelerinin bulunduğu illerde, psikiyatri, korumalı psikiyatri ve FTR yatakları ile ilgili, bir ihale açıldığı, bu ihaleyi de Rönesans adlı şirketin almış olduğu anlaşıldı. Ağaçlara ve doğaya zarar vereceğini öngördüğümüz “yenilenme”nin Kamu Özel Ortaklığı yöntemi ile yapılacağı ifade edildi. 400 yataklı genel psikiyatri hastanesi ve 200 yataklı yüksek güvenlikli adli psikiyatri hastanesi projesi hazır olduğu, diğer taraftan, hastane alanında valilik tarafından İSMEP aracılığıyla yeni binalar ekleneceği bilgisi alındı. Nöroloji, Beyin Cerrahi ve Bağımlılık(AMATEM) birimlerinin geleceği konusunda kesin bilgiler alınamadı. Bunlar karşılığında hastane arazisinin ne kadarından feragat edileceği, bu inşaatlar karşılığında meşhur “Rönesans İnşaat” firmasının AVM-Rezidans ya da Otel yapıp yapmayacağı yani buradan nasıl bir rant murad edildiği bilgisine tam olarak ulaşılamadı.
Kamu özel ortaklığı denilen model hastane yerleşkesinin özel şirket tarafından yenilenerek 25 yıllığına devlete kiraya verildiği, devletin de hem şirkete kira ödediği hem de bu tesiste verilecek “çekirdek sağlık hizmeti” dışındaki hizmetleri 25 yıl boyunca bu şirkete devrettiği bir özelleştirme modelidir. İhaleyi alan şirket hem Sağlık Bakanlığı’ndan kira alacak hem kendine verilen hizmet ve alanları işleterek kâr elde edecektir. Anlayacağımız kendi arazimizde, halkın arazisinde halkın hastanesi kiracı olacaktır. Kamu özel ortaklığı yöntemi, kamu kaynaklarının israfına neden olacaktır. Kamu özel ortaklığı, özelleştirme ya da imtiyaz kelimelerinin olumsuz etkisinin yarattığı politik ve psikolojik karşı duruşu engellemek için bulunmuş bir kelime oyunudur.
Bu modelle tıbbî destek hizmetleri ile bilgi işlem, hasta danışmanlığı, sterilizasyon, çamaşırhane, temizlik, güvenlik, yemekhane, arşivleme ve benzeri hizmetleri; aydınlatma, asansör, ısıtma, soğutma, havalandırma, tıbbî gaz, su ve enerji temini, atık ve atık su uzaklaştırma hizmetleri de dâhil olmak üzere binaların tamiri, bakımı ve işletilmesi, park ve bahçe bakımı ve kara, hava, deniz ambulans hizmetleri ile morg ve gasilhane hizmetleri ihaleyi alan şirkete devredilecek ya da şirketlerin bu hizmet ve alanları başka taşeronlara da vermelerinin ve güvencesiz çalışmanın önü açılacaktır. Bu durum anayasada belirtilen devletin sosyal sağlık hizmeti verme anlayışına ters düşmektedir ve rekabet sistemini daha da şiddetlendirerek çalışanları ve hizmet alanları mağdur edecektir.
Belli ki, yıllardır ısrarla zararlarına işaret ettiğimiz sağlıkta dönüşümün ve ticarileşmenin geldiği son noktadayız. Çünkü bu dönüşümün torba yasalarla, kanun hükmünde kararnamelerle dayatılan, hastaların “müşteri”, sağlık emekçilerinin “ucuz işgücü” olarak görüldüğü mevcut sistemin sonucu olduğunu ve doğurabileceği sonuçları biliyoruz. Bu şekliyle “Yeni Bakırköy”e, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin hem bugüne kadar yüklendiği işlevi, hem üzerinde yer aldığı alanın yapısını değiştirdiği, hem de özel sektörün alana kontrolsüz girişi demek olduğunu çok iyi bildiğimiz için karşı duruyoruz.
Hiç kimse ne bize ne de bu ülkede yaşayan 78 milyon yurttaşa bu devletin Bakırköy Ruh Sinir Hastanesi’nin binalarını yenileme, yataklarını ve diğer donanımını modernleştirme, alt yapısını iyileştirme için yeterli parası olmadığına ikna edemez. Sırf bunun için gözünü beton bürümüş rezidansçı-AVM’ci rantçılara bölgenin yeşil alanı olan bahçemizin meze yapılması gerektiğini kimse bize izah edemez. Buna Hastanemizin yüz yıllık bahçesinde uçuşan kargalar güler. Hekimi, hemşiresi, sağlık personeli ile hastane çalışanları karşı çıkar, Bakırköy halkı çok kızar!
100 yıllık tarih, sadece metrekare ve yatak sayısı üzerinden konuşulamaz.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi (BRSHH) üzerinde kurulu olduğu alan ve halen kullanılan pek çok bina, hem Bizans ve Roma, Hem Osmanlı hem Cumhuriyet tarihinin önemli bir parçasıdır. Yapılaşma sahasında Reşadiye Kışlası, Bizans Hipojesi, ve anıt ağaçlar vardır ve bu durum Anıtlar Yüksek Kurulunca belgelenmiştir. Reşadiye Kışlalarının yarım kalmış binaları ve çevresindeki 1000 dönüm arazi, Mazhar Osman'ın yıllar süren mücadelesi sonunda, 1924 yılında, altında Atatürk’ün imzası olan bir kararla, akıl hastaları için bir hastane yeri olarak tahsis edilmiş, hastaların ve çalışanların çabasıyla ve emeğiyle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi adı ile sağlık ve bilim tarihimizde önemli bir görev üstlenmiştir. Türkiye’nin Nöroloji ve Psikiyatri tarihinde ”kurucu eğitim kurumu” niteliği taşır. Bu hastaneyi kuran değerli hocalarımız nörolojik bilimlerle psikiyatri ve psikolojinin bütünlüğünü o dönemden görmüşler ve bu hastaneyi bir nöroloji, nöroşirürji ve psikiyatri hastanesi olarak kurmuşlardır. Görünen odur ki yüzyıla yakın bilgi ve birikimle hizmet veren bu bütünlük parçalanmak istenmektedir. Bu girişimler hastaneyi hem fiziksel hem işlevsel olarak parçalayacaktır. Bu, nöroloji ve psikiyatrinin bir bilim olarak gelişmesinin önünü açan bir kuruma karşı işlenmiş bir suç olacaktır.
Yenileşmeye, iyileşmeye değil, bu maske altında rant kazanında kaynayıp buharlaşmaya, karşıyız.
Karşısında olduğumuz, hastane fiziksel koşullarının ve hizmet kalitesinin iyileştirilmesi değildir. İsteğimiz bir değişim gerçekleşecekse, bunun hem mimari hem de fonksiyonel bir projesinin olması, hastanemizin devlet eliyle ve genel bütçeye uygun planlama ve programla kamu bütçesini zarara sokmadan, şeffaf bir şekilde tartışılarak, yerel yönetimlerin, meslek odalarının, sağlık çalışanı sendikalarının, insan hakları derneklerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve kent savunması platformlarının önerileri, denetimi ve ortak hareketi doğrultusunda psikiyatri ve nörolojik bilimlerin ortak çalışma yapısı bozulmadan, doğaya zarar verilmeksizin yapılmasıdır.
“Kamu-Özel Ortaklığı” adı altında pazarlanmaya çalışılan yeşil alan ve ticarileştirilmiş sağlık piyasası rantının bu ülkeye bir yararı yoktur.
İhtiyacımız olan “kamu-Özel Ortaklığı” değil “Kamu - Hastane çalışanları”, “Kamu- Bakırköy halkı” ORTAKLIĞIDIR
Buraya emek veren sağlık çalışanlarının ve buradan hizmet alan hastalarımızın bu sit alanında hakkı vardır. Onlarca yıllık ağaçların, kuşların, böceklerin bu alanda hakkı vardır. Bu tarihi ve doğayı taşıyacağımız çocuklarımızın bu alanda hakkı vardır. Çarpık kentleşmeyle yeşile hasret kalan, spor ve piknik yapma olanağı bulan Bakırköylülerin, İstanbulluların bu alanda hakkı vardır.
Köklü bir gelenekten gelen bir hastanenin yenilenmesinin sadece metrekare ve yatak sayısı üzerinden yapılıp, nasıl işleyeceğinin yap işlet devret anlayışıyla değil, kapsamlı bir nöropsikiyatri enstitü planı ile gerçekleşebileceğine inanıyoruz.
Tarihe, ağaçlara ve doğaya zarar vereceği, bu alanların her birinde geri dönüşü mümkün olmayan zararlara yol açacağı için bu girişime karşıyız. Kamu Özel Ortaklığının ne anlama geldiğini de, doğal ve kültürel alan olan yerleşkemizdeki ağaçların, çiçeklerin, tüm canlıların kıymetini de çok iyi biliyoruz.
Kamu-özel ortaklığı yöntemiyle sağlık yatırımı yapılmasına burada açıklanan nedenlerin tümünü göz önüne alarak itiraz ediyoruz.
Şirketle imzalanan sözleşmenin detaylarını öğrenmek istiyoruz.
İSMEP aracılığıyla yerleşke üzerinde yapılacak binaların nerelere inşa edileceği, hastanenin genel işleyişi açısından ne planlandığı, Nöroloji, Beyin Cerrahi ve Bağımlılık (AMATEM) birimlerinin geleceği hakkında bilgi edinmek istiyoruz.
3 Eylül 2015 tarihinde hastane bahçesinde gerçekleştireceğimiz basın açıklaması ile başlatacağımız bu “itiraz” kampanyamızı, hastanemizin bahçesinden Bakırköy’ün tüm sokaklarına, İstanbul’un her mahallesine ve ülkemizin tüm illerine taşıyacağımızı ilan ediyoruz.
Bakırköy BİZİMDİR! Bu hakkımızı hiçbir şirkete devretmeyeceğimizi basın ve kamuoyuna bildiriyor, sizleri mücadelemize destek olmaya çağırıyoruz.
İmzacılar:
Türk Tabipleri Birliği İstanbulTabip Odası
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şubesi
İstanbul Diş Hekimleri Odası
KESKSağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası İstanbul Şubeleri
Türkiye Psikiyatri Derneği
Türk Nöroloji Derneği
Türk Nöropsikiyatri Derneği
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği
DİSK Devrimci Sağlık İş Sendikası
DİSK Genel-İş Sendikası 2 Nolu Şube
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İstanbul Şubesi
Bakırköy Kent Savunması
Şizofreni Dostları Derneği
Diren Bakırköy Çamlık Forumu Derneği