10 Ekim'de Ankara'dayız!
 Büyük acılar yaşanıyor bir kez daha… Gençler, çocuklar, bebekler öldürülüyor her gün… Onların fotoğraflarına bakıyoruz, bebelerinin ardından ağlayan analara, annelerinin üstüne toprak örten çocuklara, bombalanan mezarlara tanıklık ediyoruz. Kürt halkının gözyaşlarını, acılarını görüyoruz, duyuyoruz. Acı çekiyoruz.

 Üzgünüz. “Çocuk ölmüş” dediğimizde “ama sokağa çıkmasalardı” diyenlere yanıt vermek zorunda kaldığımız için… “Bir kadını öldürüp çıplak bedenini sokağa atmışlar” dediğimizde “Ama teröristti” sözü genel kabul gördüğü için… Bu toprakların insanlarına böyle öğretildiği için üzgünüz. “Sokağa çıkma yasağına karşı çıkmanın cezası sokak ortasında vurulmak değildir hele de kucağında bebeğiyle bir kadına ateş etmek hangi yasada hangi değer sisteminde var?”, “Kim olursa olsun işkence edilemez. Ölen insanlara bile nasıl davranılacağını belirleyen bir inancın, bir yasan, bir değer yargın olmalı” diye kitlesel biçimde haykıramadığımız için üzgünüz.

 Yastayız. Çok kaybımız var. Birlikte yaşamak, birlikte düşünmek ve üretmek istediğimiz insanları yitiriyoruz. Birer birer öldürülüyor, cezaevine konuluyorlar… Diyarbakır mitingine atılan bomba, Suruç katliamı, bitmek bilmeyen sokağa çıkma yasakları... Hergün yeni ölümler, yeni acılar… Her biri için matem hissediyoruz. Ancak yasımızı dahi tutmamıza engel olunuyor. Acı acıyla bileniyor.

 Öfkeliyiz. Yaşanan bütün bu cinayetler, baskılar cezasız kaldığı için, hatta emirle yapıldığı için… Hergün yenilerinin ekleneceği bir siyasal atmosfer, iktidar eliyle yaratıldığı için öfkeliyiz. Gözünü kırpmadan insan öldürülebilen bir ülkede yaşamak zorunda bırakıldığımız için öfkeliyiz. Tüm bunlara çanak tutan nefret söylemine hergün tanık olduğumuz için öfkeliyiz. 

 Üzüntümüzü, yasımızı, matemimizi, öfkemizi isyanımıza katıp bulunduğumuz tüm zeminlerden, yaşadığımız, çalıştığımız tüm alanlardan haykırıyoruz;  “Yeter Artık”

 Bu zulüm son bulsun, suçluları yargılansın ve nefret söylemi suç olsun!

 Bu coğrafya savaşın, kanın, kinin ne olduğunu iyi biliyor elbet. Ama dostluğu, paylaşmayı, yoldaşlığı, dayanışmayı, üretken sevgiyi de biliyor. Bakın Kürt Halkı’na tüm yaşadıklarına rağmen “Barış” diyor. Aynı coşkuyla, aynı güçle, aynı inançla yanıt verme zamanı..

 Psikologlar olarak  savaş ortamının yarattığı işkence ve zulüm altında yaşananların telafi edilemeyeceğini, tek çaremizin dayanışmayla el ele vererek Barış’ı haykırmak olduğunu biliyoruz.  Savaşın açtığı yaraları psikologlar kapatamaz diyerek, eşitlik temelinde birlikte yaşamı  savunmak için BİJİ AŞİTİ, YAŞASIN BARIŞ diye haykırmak için 10 Ekim’de Ankara’daki Barış Mitingine katılıyoruz.

Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)


07 Ekim 2015
Twitter
Facebook
© Copyright 2013 - TODAP