"Olağanüstü" Endişeliyiz ve Eleştirel Düşünce, Eşitlik, Adalet ve Barışta Israrcıyız!




15 Temmuz gecesi, bu coğrafya için çok tanıdık olan, pek çok sarsıcı anıyı, cezasızlığı, kaybı hatırlatan, bireysel ve toplumsal yaralarımızı, tamamlanmamış yaslarımızı kanatan bir askeri darbe girişimine tanıklık ettik. Yüzlerce yurttaşın öldüğü, binlercesinin yaralandığı bu darbe girişimini kınıyor, hayatını kaybedenler için üzüntü duyuyor ve yaralılara acil şifalar diliyoruz. 


Bu topraklarda yaşayanlar olarak, askeri darbenin ne demek olduğunu ve en çok da işçileri, yoksulları, azınlıkta olanları, muhalifleri, kadınları ve çocukları vurduğunu yakın tarihimizden çok iyi biliyoruz. Bu nedenle, herhangi bir darbe girişimine karşı çıkmamak, bizler için söz konusu dahi olamaz. Bununla birlikte, darbelere karşı çıkmak, insan haklarına aykırı ve hukuk dışı uygulamalara onay vermek anlamına gelmemektedir. Geçtiğimiz 10 günlük süre zarfında, gerek darbe girişimi esnasında, gerek girişimin bastırılması sonrasında, bu ülkede yaşayan insanlar olarak, pervasız bir şiddet kullanımına tanıklık ettik, ediyoruz. Önce darbecilerin sergiledikleri şiddet, saldırı ve bombalamalara, darbe girişiminin bastırılmasının ardından ise  neredeyse normal bir durum gibi yayımlanan işkence ve linç görüntülerine maruz kaldık. Sokaklarda idam talepleri dillendirildi, hatta temsili idam gösterileri yapıldı. Halkın bir kısmı çağrılarla sokaklara, meydanlara çıkarken, taciz ve linç tehlikesi altında hisseden bir kısmı  ise sokağa çıkma özgürlüğünden mahrum bırakıldı.


Henüz durum anlaşılamadan “demokrasi bayramı” diye anılan gösterilerin ortasında gerçekleşen 20 Temmuz'daki olağanüstü hal ilanı ile birlikte ülkemiz demokratik kurumların ve hatta insan hakları sözleşmesinin askıya alındığı bir baskı süreci ile karşı karşıya kaldı. İlk günden itibaren çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra, sağlık ve eğitim kurumlarında işten çıkartmalar, gözaltı ve tutuklamalar artarak devam etti. Aralarında bazı meslektaşlarımızın da bulunduğu çok sayıda kişi herhangi bir hukuki süreç işletilmeden işsiz kaldı veya kalma tehdidi altında bırakıldı, bırakılıyor. Şok, kaygı ve belirsizlik içinde olanları anlamlandırmaya çabalıyoruz, ancak olanların karmaşıklığı ve bilgi kirliliği, yaşadıklarımızı anlamlandırmayı güçleştiriyor.


İnsan ve toplum ruhsallığıyla çalışan bir meslek grubu olarak bildiğimiz şu ki, şiddetten şiddet ile kurtulamayız, aksine şiddet şiddeti besler. Darbeler demokrasiyi getirmediği gibi, faillere uygulanan şiddet (işkence, idam, linç) de darbenin riske attığı demokratik düzeni tesis edemez. Yükselen şiddet ve hukuksuzluk ortamının bedeli, hem bireysel hem de toplumsal düzlemde ağır olacak, bundan toplumun her kesimi etkilenecektir. Çünkü şiddet, uygulandığı anın tekilliği içinde kalmaz, hem uygulayanın, hem maruz bırakılanın, hem de tanık olanların ruhsallığında yer eder. Bu dönemde tanık olduklarımız da, işkence ve lincin belirli koşullar altında kabul edilebileceğini topluma iletmektedir. Hatırlamamız gereken, insan haklarının herkes için ve herkese lazım olduğu ve  toplumun belirli kesimlerinin birbirini linç ettiği süreçlerin ardından toplumsal iyiliği ve birlikteliği kurmanın gittikçe zorlaştığıdır. Bir yandan da 15 Temmuz’da hayatını kaybedenlerin bir kısmı “şehit” ilan edilerek kutsanmış ve kutlanmış, diğer kısmıysa “vatan haini” ilan edilerek toplum ritüellerine uygun bir gömülme ve anılma sürecinden yoksun bırakılmıştır. Kayıplar, işkenceler, linç görüntüleri olmamışçasına bir şenlik havası sürdürülmüştür. İnsana ve yaşama değer veren, onu koruyan bir toplumsal düzen ihtimalimizi korumak için, eylemlerinden bağımsız olarak her kişinin adil yargılanma ve yaşam hakkına sahip çıkılmasına, kaybının bir zafer değil kayıp olduğunun hatırlanmasına ve yakınlarının yas hakkını savunmaya ihtiyacımız var.


Darbeyi kınarken, geçmişte ve de halen maruz bırakıldığımız otoriter ortamı ve şiddeti, işkence ve idam gibi insanlık dışı uygulamaları meşrulaştırmadan, düşünce ve eylem özgürlüklerinin savunuculuğunu yapmak, ikiliklere sıkışmadan farklı bir sözü ve hayatı üretebileceğimiz alternatif alanları yaratmak hiç kolay değil. Öyle ki, düşünerek ve anlayarak söz üretmek için kendimize ayırdığımız zamanın dahi hızlıca belirli konumlara çekilmeye çalışıldığına tanık olduk. Şiddetin ve yol açtığı travmanın bir başka toplumsal etkisi, damgalama, fişleme, sabitleştirilmiş konumlara sarılma, toplumsal yarılma, parçalanma ve kutuplaşma oldu. Şiddete, militarizme ve ordunun egemenliğine her daim karşı çıkmış, vicdani red hakkını savunmuş olan kesimlerden dahi tekrar tekrar darbe karşıtı açıklama ve etkinlikler beklendi; darbe girişimi sonrası hukuksuz, usulsüz işten çıkarma, tutuklama ve işkence gibi hak ihlallerine işaret etmek ise darbe yandaşlığı olarak yaftalandı. Parçalanma, kutuplaşma ve fişleme süreçlerinden, bu toplumun bir parçası olan biz psikologlar da geçiyoruz. Endişeliyiz çünkü sükûnet, hissetme ve düşünmenin yerini dürtüselliğin ve ezber tepkilerin aldığını görüyoruz. Endişeliyiz çünkü ilan edilen olağanüstü hal durumunda, hak ve özgürlükler üzerindeki kısıtlamaların katlanarak artacağından korkuyor, adalet arayışı hakkımızın daha da kısıtlanmaya çalışılacağını düşünüyoruz.   


Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği olarak, varoluşumuzu gerek psikoloji alanında gerekse toplumsal meselelerde toplumdan, adaletten ve özgürlüklerden yana, otoriterlik ve şiddet karşıtı bir temel üstüne inşa etmeye çalışan bizler, hep söylediğimiz gibi, bu dönemde de eleştirel düşünme ve sorgulama içine girmediğimiz sürece bize dayatılan şiddet sarmalından çıkış olmadığını görüyor, toplumsal barışı sağlamanın ve demokrasiyi güvence altına almanın en önemli yolunun toplumsal dayanışma ve mücadele olduğunu düşünüyoruz. Herkesi darbelere ve her tür anti-demokratik uygulamaya karşı çıkmaya; patriyarkanın, militarizmin ve şiddetin hücrelerimize kadar yayılmaya ve meşrulaştırılmaya çalışıldığı bu toplumda parçalanmadan, farklılıklarımızla bir arada, dayanışmacı bir mücadeleye çağırıyoruz. 


Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği(TODAP)


Twitter
Facebook
© Copyright 2013 - TODAP