Devletin en temel yükümlülüklerinden biri yaşam hakkının korumasıdır. Ne var ki, Türkiye’de ve dünyanın pek çok yerinde devletler erkek şiddetine karşı kadınları korumayıp; failleri, yargıda cezasızlık politikalarıyla cesaretlendiriyorlar. Tacize, tecavüze, şiddete ses çıkaran kadınların sesi kısılmaya çalışılırken; kadınların koruma taleplerini görmezden gelen, "barıştırma" politikalarıyla şiddet cenderesine iten devlet; erkekleri "Bir daha yaramazlık yapma" dercesine salıveriyor. Üstelik çok çeşitli kademelerden “devlet görevlilerinin” ağzından kadına yönelik ayrımcılık ve nefret içeren söylemleri de giderek daha fazla duyuyoruz.
Devletin kadın karşıtı politikaları kadınları güçsüzleştirerek, onları maruz kaldıkları ekonomik, fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet karşısında güvencesiz ve çaresiz bırakarak baş etmesi güç ruhsal zorlanmalara ve dahası intihara sürükleyebiliyor.
Bizler, TODAP Kadın Komisyonu üyesi kadınlar olarak kadınların, evde ve sokakta her türlü şiddete maruz kaldığı, her an taciz ve tecavüz tehdidiyle yaşamanın gündelik gerçeği olduğu ve öldürüldüğü bir ülkede yaşamanın acısı ve öfkesini içimizde taşıyoruz. Bu şiddeti uygulayan erkeklerin hasta, cani, insanlıktan çıkmış kimseler olarak sunulmalarını reddediyoruz. Kadın cinayetleri gündelik hayatta sıkça karşılaşılan tacizlerden, kadınların maruz kaldığı diğer psikolojik, ekonomik, cinsel ve fiziksel şiddetten; ayrımcı pratiklerden uzak ya da bağımsız değildir. Bu nedenle de şiddeti uygulayan erkeklerin gözü dönmüş caniler, hasta ve sapıklar, cinnet geçirenler, yani 'öteki' erkekler olduğunu söylemek, ülkemizde kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin vardığı boyutu sadece azımsamaya ve yaşananları münferitleştirmeye hizmet etmekle kalmaz, faili yine erkekler olan diğer şiddet biçimlerini de görünmez kılar ve normalleştirir.
Devlet, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete önlem olarak idam, hadım, şiddet uygulayan erkeğe mahalle baskısı gibi şiddeti hiçbir biçimde engellemeyecek yöntemleri öne çıkarırken, diğer yandan da kadın-erkek eşitsizliğini doğallaştıran söylemlerine, kadınları evlere kapatma ve aile içine hapsetme, yalnızlaştırma ve çaresizleştirme politikalarına devam etmektedir. Evet, kadın cinayetlerinin failleri erkeklerdir. Yaşanan vahşetin güç ilişkileri, ataerki ve erkeklik kurgularıyla ilişkisi göz ardı edilerek, erkeklerde bulunan bir bozukluk ve sapkınlıkla açıklanmaya çalışılmasını ve bunların tedavisi ya da ortadan kaldırılmasıyla kadına yönelik şiddetin çözülebileceğine dair söylemleri reddediyoruz. Kadına yönelik her türlü erkek şiddetinin nihai hedefinin kadını baskı altına almak, kadını ehlileştirmek, sokaktan uzaklaştırmak ve kontrol etmek olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Bu nedenle, bize suçluluk ve utanç hissettiren erkek egemen iktidarın araçlarını ifşa ederek failleri tanıdığımızı, kadınların sadece erkek şiddetinin mağduru değil direnişin öznesi de olduğunu duyurmak için tüm kadınları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününde hep birlikte sesimizi güçlendirmeye davet ediyoruz.
25 Kasım Pazar
İstanbul , Taksim Tünel Meydanı 17.00
İzmir, Kıbrıs Şehitleri Caddesi, ÖYSM önü , 17.00 (İletişim 0 553 3899241)
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)
Kadın Komisyonu