22.05.2023
Son zamanlarda özellikle siyasi aktörler tarafından çeşitli mecralarda üretilen söylemlerde mültecilere, depremden etkilenen insanlara, Kürtlere, kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi yoğunlaştı. “Mültecileri gönderme” yarışında üretilen siyasi söylemler ülkede yaşayan mültecilerin yaşamını olumsuz etkilemekte ve açıkça insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. Ayrıca depremden etkilenen insanların oy tercihleri üzerinden geliştirilen söylemler, insani yardımın amacını saptırmakta ve (sadaka kültürüne ikame ederek) dayanışmacı yaklaşımın içini boşaltmaktadır. On yıllardır süren ve son süreçte artan saldırgan tutumların ve nefret politikalarının bir etkisi de siyasi tarafların birbirlerine yönelttikleri “kimin daha ‘lgbtci’ olduğu” suçlamalarında görülmektedir.
Bütün bunlar toplumsal gerginliği ve kutuplaşmayı arttırmakta, dezavantajlı/ezilen kesimlerin yaşam koşullarını zorlaştırmakta ve hem bireysel hem kolektif iyi-oluşu ve giderek toplum ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir. Öyle ki, “intihara” varan psikolojik yıkım örnekleri, (politik iklimin çepeçevre sardığı) belirsizlikle baş etme becerisinin kaybına işaret etmek şöyle dursun, daha temelde, gelecek kurgusunun ipotek altına alındığını açıkça göstermektedir.
İnsan hakları ihlallerinin tırmandığı ve politik şiddetin derinleştiği dönemlerde yeşeren, savaş koşullarına, yoksulluğa, korku iklimine rağmen direngen kalan toplumsal muhalefetin, daha eşit ve özgür bir yaşam için mücadele vermeye devam edeceğini, geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz. Bu (anlatılan ve anlattığımız) elbette aşina bir öykü. Hem bu zorlukların bedelini ödeyen hem de bu mücadelenin öznelerinden biri olan psikologlar ve psikoloji öğrencileri olarak, bizler de, içinde bulunduğumuz baskıcı ortamın dönüşme ihtimali açısından önümüzdeki seçimlerin önemini anlıyor, barışçıl bir aradalığın ve güçlü bir toplumsal ruh sağlığı inşasının ancak direniş ve mücadeleyle kazanılacağını savunuyoruz. Bize göre, demokratik-politik katılım örneği olarak sandığa giderek eşitlik ve özgürlükle imli toplumsal değişim arzusuyla oy vermek önemli ve değerli; etik/politik sorumluluk bilincini bir an olsun yitirmemek ve umudu korumaksa ise, hayati. Seçim sandığı konmadan önce de, oy verme günü de, seçimler bittikten sonra da toplumsal eşitsizliklere ve şiddetin türlü hâllerine karşı, herkes için yaşanabilir bir dünya için emek verme sorumluluğunu taşıyoruz.
Karamsarlığı yatıştırmak, umudu yeşertmek temennisi… ve her daim, dayanışmayla!
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)