Son günlerde kamuoyuna sızan 11. Yargı Paketi taslağına göre, 'doğuşta atanan cinsiyete' veya "genel ahlaka aykırı" davranışlarda bulunanlara üç yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Bu tutumları öven, teşvik eden veya özendiren kişiler de aynı şekilde cezalandırılacak. Düzenleme ile başta LGBTİ+'lar olmak üzere "makbul" kalıplara sığmayan, patriyarkal normlara uymayan herkesin cezalandırılması amaçlanıyor.
Bu Politika ve Yasal Düzenlemelerin Arka Planı Nedir?
İktidarın, 2016 yılından bu yana giderek yoğunlaşan toplumsal cinsiyet eşitliği ve LGBTİ+ düşmanı politikaları, 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte yeni bir aşamaya geçti.
Son dönemde yürürlüğe konan politika ve uygulamalar kapsamında, Türkiye’nin taraf olduğu CEDAW gibi uluslararası sözleşmelerde yer alan “toplumsal cinsiyet”, “toplumsal cinsiyet kimliği”, “LGBT” kavramları, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından “aile kurumunu tehdit ettiği” gerekçesiyle resmî belgelerde kullanılmaktan çıkarıldı. RTÜK, çeşitli dijital platformlarda LGBTİ+ temsillerini “kamu değerlerine aykırı” olarak nitelendirip yaptırımlar uyguladı.
Translar için hayati öneme sahip olan cinsiyet uyum sürecine ilişkin düzenlemeler ağırlaştırıldı; geçiş sürecine başlama yaşı 21’e yükseltildi, hormon tedavisine kısıtlamalar getirildi ve “Cinsiyet Değişikliği Denetim ve Değerlendirme Komisyonu” kurularak sürece erişim ve sürecin tamamlanabilmesi zorlaştırıldı. Tüm bunların yanında, LGBTİ+’lar hükümetin çeşitli organları ve temsilcileri tarafından ayrımcı ve kriminalize edici söylemlerle hedef gösterilmeye devam etmektedir.
2025 Şubat ayında Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nda yapılması öngörülen, “biyolojik cinsiyet” ibaresinin ceza kanununa eklenmesi, LGBTİ+’ların kamusal veya özel alanlarda açık kimlikleriyle varolmalarının cezalandırılması ve cinsiyet uyum sürecinin zorlaştırmasını içeren yasa tasarısı izledi. Nisan ayında ise HÜDA-PAR, şu anda kamuoyunun gündemine gelen yasa tasarısı taslağındaki maddelere benzer içerikteki bir yasa taslağını Meclis’e sundu. Geçtiğimiz hafta ise 11. Yargı Paketi ile LGBTİ+ları hedef alan yasa taslağı yeniden gündeme geldi
Son Taslakta Neler Öneriliyor?
l Türk Ceza Kanunu Madde 225’te “biyolojik cinsiyete aykırı davranış” bir suç olarak tanımlanıyor.
l “Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışları alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişilere bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası” öneriliyor.
l Cinsiyet uyum sürecine başlama yaşı 25’e çıkarılıyor, “üreme yeteneğinden yoksun bırakma şartı” geri getiriliyor ve hormona erişim zorlaştırılıyor.
Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nda önerilen değişiklikler, hormon erişimine 25 yaş sınırı getirilmesi ve cinsiyet uyum sürecinin zorlaştırılması; trans ve intersekslerin kendi hayatları ve bedenleri üzerindeki haklarını ve gücünü kısıtlamaktadır. En hafif tarifle bile bu, psikolojik ve cinsel(leştirilmiş) şiddettir. Sadece LGBTİ+ların değil, toplumun ruhsal iyiliğine karşı önerilmiş bu düzenlemeler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, CEDAW (Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Beyannamesi), Cinsel Haklar Bildirgesi ve Dünya Sağlık Örgütü’nün “Sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” tanımına aykırıdır. Psikoloji eğitim ve öğretimine, seans odalarından psikologların çalıştığı her alana kadar, insan haklarına, etik değerlere ve mesleğimize yönelik bilime dayanmayan ve etik dışı müdahaleleri kabul etmiyoruz.