Geçen sene yürürlüğe giren SSGSS yasasıyla birlikte sağlıkta yaşanan ticarileşme hızını artırdı, sağlık hizmetlerinin kamunun elinden alınamsı yönünde büyük bir adım atıldı. Bu yasa devlet hastanelerinde muayene ücretlerinin artırılması, kişilerden alınan katkı paylarının artırılması, ilaçlara ödenen ücretlerde devletin payının azaltılması, emeklilik yaşının artırılması gibi birçok saldırıyı içeriyordu. Uzun süredir sürdürülen sağlıkta ticarileştirme politikalarını n somutlaşmasıydı bu yasa.
Neoliberal politikalar çerçevesinde devletin sağlık harcamalarının düşürülmesi, sağlık hizmetlerinin ticarileşmesi ve bir taraftan da özel sektöre devredilmesi ücretli çalışan herkes için büyük bir tehlikedir ve hak kayıplarına yol açmaktadır.
Bir sosyal hak olan psikolojik destek görme hakkı da bu ticarileştirmeler kapsamında işçi ve emekçilerin, emeği yok sayılan kadınların, toplumsal hayata katılımdan yoksun bırakılan yaşlıların ve çocukların ve diğer ezilen kesimlerin elinden alınmaktadır. Devlet hastanelerinde psikolojik danışmanlık veya psikoterapi hizmeti verilmezken, psikiyatrist görüşmeleri de en fazla 10 dakika ile sınırlandırılmış bulunmaktadır. Buna karşın bu hizmetler özel hastanelerde ve özel kurumlarda verilmekte ama çok yüksek ücretler veya özel sağlık sigortası talep edildiğinden dolayı insanların büyük bir kısmı bu haklardan yararlanamamaktadı r. Psikolojik danışmanlık hizmetinin bazı belediyelerin kurduğu merkezlerde ücretsiz veriyor olması bu konuda bir ayrıcalık değil, sağlık hizmeti sağlanmasının kamudan koparılmasının başka bir ayağıdır. Belediyeler özerk bütçelere sahiptirler, AB'den de fonlar alarak hem para kazanır hem de bu işi yaparlar. Ve zaten bu hizmeti veren belediye sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Psikolojik danışmanlık ve terapi hizmetleri özel sektörün eline bırakılarak insanlar bu sosyal haklarından mahrum bırakılmışlardır, insanların bu hizmete erişim imkanı neredeyse kalmamıştır. Bundan tek kazançlı çıkan özel hastane ve kurum sahipleri ve sigorta şirketleri olmaktadır, ücretli çalışarak geçimini sağlamak zorunda olan ve toplumun bedenen ve psikolojik olarak en çok yıpranan işçi, işsiz ve emekçiler değil, emekliler, kadınlar, engelliler ve toplumun ezilen diğer kesimleri değil.
Buna bağlı olarak devlet hastanelerinde çalışan psikologların görevi sadece çeşitli testleri uygulama ve bunun mümkün olduğu kadar kişiye uygulamaya, psikiyatristlerin görevi ise insanlara hızla ilaç yazmaya indirgenmiştir. Geriye kalan psikolojik hizmet çalışanları da özel hastanelerde, özel kurumlarda, vb. çalışmaktadırlar. Bu durum üretilen hizmetin niteliğini azaltarak, üretilen hizmetin toplumdan kopuk olmasına sebep olarak, hem de piskolojik hizmet çalışanlarının toplumun ezilenleriyle olan ilişkilerini niteliksizleş tirerek psikolojik hizmet çalışanlarını yaptıkları işe ve topluma yabancılaştırmaktadı r. Toplumdan ve insandan yana bir hizmet üretmenin, psikolojik hizmet çalışanının bilgi ve yöntemini bundan yana kullanmasının önünde büyük bir engel de oluşturan bu durumun en önemli sebebi her türden sağlık hizmetinin metaya dönüştürülmesidir.
Sonuç olarak işçi ve emekçilerin ve toplumun tüm ezilenlerinin psikolojik destek alma hakkından yararlanabilmesi ve psikolojik hizmet çalışanlarının nitelikli ve toplumdan yana bir hizmet üretme olanaklarına sahip olabilmesi için devlet hastanelerinde ücretsiz ve nitelikli psikolojik destek hizmetlerinin verilmesi birinci koşuldur. Psikolojik destek sosyal bir haktır ve her sosyal hak gibi ücretsiz ve nitelikli olmalıdır.
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği Girişimi