Ben İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Kadın ve Aile Sağlığı merkezlerinin birinde 2008’in başından beri çalışıyorum. Bu merkezlerde ücretsiz olarak kadınlara sağlık hizmeti ve herkese yönelik psikolojik danışmanlık hizmeti veriliyor. Çalıştığım süre içerisinde yaşadığımız birçok sıkıntıdan birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Sözleşmemize göre çalışılan ayı takip eden 20 gün içerisinde maaşlarımızın ödenmesi gerekiyor. Birkaç ay önce ayın 20si olmasına rağmen maaşlarımız ödenmedi ve bize de hiçbir açıklama yapılmadı. Bağlı olduğumuz taşeron şirkete bu durumda neler yapabileceğimizi sorduğumuzda yasal hakkımız çerçevesinde iş yavaşlatma (iş yerine gidip danışan görmeme) yapabileceğimizi söyledi. Bu hakkımızı kullanmak istediğimizi söylediğimizde ise bunun çok sert (!) bir tepki olacağını belirtti. Sonuç olarak, o ay iş yavaşlatma yapmadık ama bu durum tekrarlanırsa bu kez mutlaka yapacağımıza karar verdik. Pek de sürpriz olmayacak ki geçtiğimiz ay bu durum tekrarlandı. Merkezlerde çalışan doktor, hemşire, laborant ve eğitimci arkadaşlara (onlar başka bir taşeron firmaya bağlılar) maaşları ödenmesine rağmen psikologlara ve temizlik görevlilerine maaşlar ödenmedi.
Karar vermiş olduğumuz gibi ayın 21’inin sabahıyla danışan görmemeye başladık. Yine de durumunu kritik bulduğumuz danışanlarımızla görüştük ancak görüşme raporu girmediğimiz için görüşme yapmış sayılmadık. Bu eyleme katılım tahmin edersiniz ki %100 olmadı. Toplam 70 psikologdan 50ye yakını iş yavaşlattı. Bağlı olduğumuz taşeron şirket eylemimize ne olumlu ne olumsuz hiçbir tepki vermedi. Belediye yetkilileri ise her merkeze görevli gönderip hakkımızda tutanak tutturdu. Ertesi gün maaşlarımız hala ödenmemiş olduğu için eylemimize devam ettik. Görevliler tekrardan gelip hakkımızda birer tutanak daha tuttular. İkinci günün sonunda maaşlarımızın ödenmesi üzerine ertesi gün çalışma rutinimize geri döndük. Bu arada temizlik personellerinin maaşları halen ödenmemişti. Bu iki gün içerisinde yaşanan bazı olaylara özellikle dikkat çekmek istiyorum. Hakkımızda tutanak tutmak için gelen belediye görevlileri bazı merkezlerde arkadaşlarımızı taciz ederek onları eylemden vazgeçirmeye çalışmıştır. Örneğin, görevli, bir merkezdeki arkadaşımıza “sen burda devam ediyorsun ama arkadaşların bıraktı, kendi başını yakıyorsun, vazgeç” gibi söylemlerde bulunmuştur. Başka bir merkezde yaşanan bir olay ise şöyle: Belediye görevlisi, çalışan arkadaşımıza bu işin kimlerin başının altından çıktığını bildiğini, bazı psikologlar arkadaşlarımızın “elebaşlarını” itiraf ettiklerini, eylemi bırakıp kendini kurtarabileceğini ifade etmiştir. Benim çalıştığım merkeze gelen belediye görevlisinden maaşların neden yatırılmadığına dair açıklama istediğimizde bize “belediyenin parası yok” diye belirtmiştir. Yine aynı görevli belediye yetkililerinin bu eylemimizden hiç hoşlanmadığını, 2010 yılının başında yenilenecek sözleşmeler için fikirlerinin epeyce değiştiğini belirtti.(Böylelikle yılbaşıyla beraber işsiz kalabileceğimizin haberini de almış olduk) 2010 yılında yapılacak değişikliklerin içine çalışanların maaşlarının zamanında ödenmesinin de eklenmesi gerektiğini söylediğimde belediye görevlisinden şu cevabı aldım: “İnanır mısınız belediyede yetkili olarak çalışıyor olmama rağmen ben bile maaşımın ne zaman yatacağını bilmiyorum.”
Burada aktarmış olduğum bireysel sıkıntılarım sözleşmeli çalışma koşullarının ve taşeronlaşmanın yaratmış olduğu sıkıntıların belki de küçük bir parçası…