Testlere başlar başlamaz, bir takım insanlar odama gelmeye başladı. İlk gelen Rıza diye bir tip. Takım elbiseli, sırıtkan.
Saygılar hocam, hayırlı günler.
Hocam?
Sonra anladım, beyaz önlüğe sesleniyormuş. Önlükten doğru cevap verdim:
Buyurun?
Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri’nden geldim, halkla ilişkiler uzmanıyım. Bizim öğrencilere randevu alabilir miyim?
Halkla ilişkiler dediği, simsarlık. Sosyal devlet engellilere eğitim halkı tanımış. Bunun için sağlık kurulundan rapor gerekiyor. İstanbul koca şehir, sağlık personeli, sağlık kurumu yetersiz. Bu yetersizliğin üzerine, devlet erbabı bu işin bürokrasisini o kadar abartmış ki, cehaletin, sefaletin altında ezilen vatandaş bu simsarlara mecbur hale gelmiş.
Vatandaşın hakkı vatandaşa satılıyor.
Hastane simsar yuvası. İlaç mümessilleri birbiriyle yarışıyor. Hekimler maaşa bağlanmış, ilaç kutularında aylık alıyorlar. Polikliniklerin önünde eczacı kalfaları, teyzecim ilacını getireyim mi? İnsülin firmaları, tansiyon aleti satıcıları, işitme cihazı uzmanları...
Kimse garipsemiyor.
Haydi bu simsar, mesleği simsarlık. Bunların hekim olanları da var.
Birgün, bir tanesi, odama geldi. Tanışmak istiyormuş. Tanışalı beş dakika olmadı, başladı anlatmaya. Öğrencilere verilecek rapor başına bana para vereceklermiş, bağlı olduğu şirket bütçe ayırmışmış.
Hayır, dememe aldırmadan devam etti:
Yok hocam, o şekilde değil, yani özrü olmayan çocuğa özür yaz demiyorum. Bunların hepsi özürlü zaten, raporları da var, eskimiş sadece. Sen onları yenileyeceksin.
‘Etik değil bu!’ diye haykırmama aldırmadan devam etti:
Hocam, bu adamlar hakları olan bir hizmeti senin yüzünden alamayacaklar, elini vicdanına koy!
Vicdansız çıktık, iyi mi? Biraz daha konuşursak haysiyetim de kalmayacak.
En sonunda bağırdım:
Git kardeşim, çık buradan.
Sistem, devlet, yasa yapıcılar suçlu değil. Düzeni kuranlar, koruyanlar, statükocular hiç değil.
Rüşvet alamayı reddeden psikolog suçlu!
Dünya görüşü değişiyor insanın.
Sağı solu şaşıyor.
-Teyzecim, bu kapıdan çıkınca sağa döneceksin. İkinci odada sekreter var, o senin kaydını yapacak.
Teyze dedigim, belki de ben yaşlarında. 20 dakika sonra geri geliyor:
- Bulamadım, kızım diyor.
O da benim gibi sağını solunu şaşımış.
Ama o, onu bu hale getiren düzene kızmak yerine:
Allah senden razı olsun kızım, allah ne muradın varsa versin, diyor.
Ben onun yerine de kızmak zorunda kalıyorum. Sonra onun yerine kızışıma kızmak.
Bir de bu kadınla benim aramdaki uçuruma kızıyorum. Ve ancak bu uçurumu pekiştirmeye yarayan psikoloji eğitimine.