Üniversite giriş sınavında psikoloji bölümünü tercih edeceklere,
Yoğun geçen bir sınav maratonu ardından şimdi tercih yapma zamanı geldi. Psikoloji tercih etmeyi düşündüğünüz alanlardan biri olabilir, nihayetinde psikoloji en popüler alanlardan biri olarak işaret ediliyor. İlk bakışta bile 'psikolog' ünvanı ne kadar çekici ve karizmatik görünüyor, değil mi? Akla “Anlat Bakalım” filmi, “çocukluğunuza dönelim” repliği geliyor. Divanın arkasından dinleyen ve not alan birisi canlanıyor kafalarda, ya da canlı yayında aile, toplum, siyaset, işsizlik vs. hakkında ne dese iki kere düşünülen bir uzman görüntüsü… Ancak, psikolog olmak bundan ibaret değil: Hatta bu resmin oldukça küçük bir kısmı.
Gelin “büyük resime” bir bakalım. Bizler sınav tercihlerimizi yaparken hiç kimse psikoloji okumanın, psikolog olmanın çeşitli çehrelerini, az sonra yapmaya çalışacağımız üzere, etraflıca anlatmamıştı. Sağdan soldan duyduklarımızın hayalleriyle ve kendi içimizde taşıdığımız çeşitli motivasyonlarla heyecan içinde yaptığımız tercihlerimizin ardında bambaşka bir gerçek olduğunu çok geçmeden öğrenmek zorunda kaldık. İşte tam da bu nedenle, gerçekten “bilinçli” tercihler yapabilmeniz için, size durumu aktarmaya ve kararınızı gerçekçi bir bilgiye sahip olduktan sonra vereceğinizi ümit ederek sizinle bu yazıyı paylaşmaya karar verdik.
Şimdi herkes size “Önü çok açık meslek, geleceğin mesleği” diyordur. Başka? “Çok fazla çalışma alanı var, iş bulmak çok rahat” da deniyordur kesin! “Şirketlerde çalışabilirsin, hastanelerde çalışabilirsin, anaokulları, reklam ajansları…”. Bunları nereden mi biliyoruz? Yıllar önce biz sizlerin yerindeyken ve ne tercih edeceğimizi kara kara düşünürken tüm aile dostları, rehber öğretmenler, konu komşu, arkadaşlar kısaca herkes bize aynılarını söylemişti de ondan! İnsanın yazıveresi geliyor. Gelgelelim durum bununla sınırlı değil. Öncelikle değinmek gerekir ki, psikoloji, klinik psikoloji ya da psikoterapiden ibaret değildir; psikolojinin birçok alt alanı vardır; klinik psikoloji, sosyal psikoloji, endüstri ve örgüt psikolojisi, gelişim psikolojisi gibi. Ancak, lisans sürecinde bu alanlardan birinde uzmanlaşma durumunun gerçekleştiği söylenemez pek: Okuduğunuz üniversitesinin akademik tercihlerine göre bu alanların bazılarına dair daha fazla seçmeli ders alabilirsiniz; ama uzmanlaşma yüksek lisansa kalır çoğu zaman.
Psikoloji bilimi için önemli kaynakların, özellikle eleştirel psikoloji alanıyla ilgili olanların, henüz Türkçeye çevirisi yok. Artık neredeyse her üniversitede psikoloji bölümü olsa da, psikolojiye dair birçok önemli kaynak Türkçe’ye çevrilmiş değil. Eleştirel perspektiflerse kendine çok daha az yer bulabiliyor Türkçe literatürde. Üniversitelerde verilen psikoloji eğitiminin de yeterli olduğunu söylemek zor: Birçok üniversite akademik kadro, araştırma fonları ve laboratuar konusunda sıkıntı yaşıyor. Psikoloji eğitiminin daha nitelikli hale getirilmesiyle ilgili olarak da herhangi bir girişimden haberdar değiliz. Bütün bunların üstüne, alanda çalışacak bir psikologun işini kolaylaştıracak çeşitli testlerin eğitimleri ise özel kurumlarda, çoğu zaman lisans mezunu bir psikologun bütçesini ciddi derecede zorlayacak ücretler karşılığında sağlanıyor. Eğitim sürecinde de, eleştirel düşünce, kültürel ve toplumsal dinamikler dışarıda bırakılıyor: Etnik ve cinsel ayrımcılık, toplumsal cinsiyet, önyargı, ırkçılık, etik gibi birçok konu psikoloji eğitimin kıyısında köşesinde kalıyor.
Malumunuz psikoloji bölümlerinin puanı yüksek. Yüksek puanları alıp yerleşen öğrencilerde, “Birçok olanak önümüze serilecek” diye bir beklenti oluşuyor doğal olarak. Ancak, birkaç üniversiteyi hariç tutarsak, psikoloji pratiği lisans eğitiminin bir parçası değil. Birçok üniversitenin staj konusunda yönlendirme imkanları sınırlı. Bunun üstüne bir de, staj süresince yatırılması gereken sigortanın üniversite tarafından ödenmesi zorunluluğu çıktı ve her şey daha da belirsiz hale geldi. Sonuçta psikoloji lisans eğitimi sürecinde pratik yapma imkanlarını kendiniz yaratmanız, dolayısıyla eşi, dostu, hemşeriyi seferber etmeniz gerekebilir ve bunun sonucunda da herhangi bir resmiyeti olmayan bir staj yapmış olabilirsiniz. Biraz şans, biraz kısmet yani…
Psikolojiden mezun olduktan sonra ise, mesleğin durumuyla karşı karşıya geliyorsunuz. Mesela 2011 yılında torba yasayla kabul edilen maddelerle birlikte, Sağlık Bakanlığı’nda çalışmak için klinik psikoloji alanında yüksek lisans derecesine sahip olma zorunluluğu getirildi. Devlet üniversitelerindeki klinik psikoloji kontenjanları dikkate alındığında ve bu rakam vakıf üniversitelerindeki kontenjanlarla karşılaştırıldığında, ortaya düşündürücü bir tablo çıkıyor! Ayrıca henüz mesleki standartları belirleyecek, biz psikologları temsil edebilecek, çalışmalarımızı denetleyecek, mesleki haklarımızı koruyacak bağımsız bir meslek yasamız ve meslek odamız da yok.
Okumayı, kapsamlı araştırma yapmayı, ödev hazırlamayı, grup halinde çalışmayı seviyorsanız, psikoloji bölümü size göre; ancak derinlikli ve eleştirel bir psikoloji bilgisine ulaşmak için üniversite eğitimi dışında bol mesai harcamaktan çekinmemelisiniz. Meslek standartlarının muğlaklığıyla ve meslek yasasının çıkışının belirsizliğiyle eğitiminize devam etmeniz gerekecek. Lisans eğitiminiz sonucunda "psikolog" ünvanı alamayabilir; sadece psikoloji mezunu kabul edilebilirsiniz. Psikoterapist olmak içinse ya devlet üniversitelerindeki sınırlı sayıdaki yüksek lisans öğrencisi alımı için rekabet edeceksiniz, ya da sayıca az ve yıllığı ortalama 10 bin lira olan özel üniversite yüksek lisans programlarına girmeniz gerekecek. Bunların hiçbiri olmazsa, ya da olsa bile, psikoterapi enstitülerinde yıllarınızı alacak eğitimlere yatıracak zaman, emek ve paraya sahip olmanız lazım. Güvencesiz işlerde ve düşük ücretlerle çalışma riski de yok değil.
İçinizi çok kararttık değil mi? Hatta psikoloji bölümünü tercih etmekten bile vazgeçtiniz. Amacımız sizleri umutsuzluğa sürüklemek değil elbette, bizimki dost acı söyler hesabı. Bu bölüme başladığınız ve sonrasında mesleğe adım attığınız anda nelerle karşılaşabileceğinizin bir çerçevesini çizmekti amacımız ve bu alanda tükenmeden, zorluklarla başa çıkabileceğinize olan inancımızla kaleme aldık bu mektubu. Bizler yaptığı işi hakkını vererek yapmaya çalışan insanlarız ve sizleri de ileride meslektaşlarımız olarak görmeyi çok isteriz. Tek derdimiz, alan girdikten sonra mevcut tabloyla karşılaştığınızda hayal kırıklığı yaşamanızın olabildiğince önüne geçmek. Nihayetinde vurgulamak istediğimiz temel mesele, bu ülkede psikoloji okumak ve psikologluk yapmakla ilgilidir.
İnsana duyulan merak, psikoloji okumanın ve psikolog olmanın olmazsa olmaz bir önkoşulu ve bu merak her zaman güncelliğini ve çekiciliğini korumuştur. İnsanların yaşamını kolaylaştırmayı ve güzelleştirmeyi hedefleyen bir alanda çalışmanın kendine has bir doyuruculuğu var elbette. Ancak bilmeniz gereken şey hiçbir zaman insanı tam anlamıyla “çözemeyeceğiniz” ve insana dair merakınız ömür boyu canlı kalacak, kalmalı da. Psikolog olmak, konunuza yönelik merakınızı daima canlı tutmayı; yalnızca kendi alanınızda değil farklı alanlarda da sürekli araştırma yapmayı sürdürmeyi gerektirir. Dolayısıyla fakülteden mezun olduğunuzda ya da sonrasında hiçbir zaman bir bakışta çevrenizdeki insanların aklından geçenleri okumanız ya da onların hareketlerini bir bakışta çözmeniz mümkün olmayacak; bazıları bunu yaptığınızı ya da yapabildiğinizi düşünüyor olsa da (İşin kötüsü bazı meslektaşlar da böylesi bir beceriye sahip olduğuna inanıyor galiba!). Ancak insana dair pek çok şey öğreneceksiniz, bundan emin olabilirsiniz.
Psikoloji, diğer bilimlere kıyasla oldukça yeni bir bilim sayılır; dolayısıyla keşfedilecek, araştırılabilecek, üzerine düşünülebilecek oldukça fazla şey var. Kısacası, uygun zemin bulunduğunda bu alanda yapılacak çok şey var. Psikoloji bölümünü seçenler olarak bu işleri sizler ve biz başaracağız: Psikolojiyi değiştirmek de, özgünleştirmek de, yeni psikolojiler yaratmak ve bunları herkes için seferber etmek de sizin ve bizim elimizde. Dedik ya bu ülkede psikolog olmak zor; ama bizler mesleğini seven öğrenciler ve çeşitli alanlarda çalışan psikologlar olarak engelleri aşmak ve tüm olumsuzluklara göğüs germek için birlikte hareket etmeyi gerekli görüyoruz. Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) olarak tüm psikolog adaylarını birlikte çalışmaya, dayanışmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz.
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)