Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı: İddia edildiği gibi toplumcu mu?

Güneş  Sevinç*

Zeynep Gülüm*

* Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği Üyesi

Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı geçtiğimiz ay Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın katıldığı bir toplantı ile basına ve kamuoyuna açıklandı. Deprem gündemi ve yapılan çalışmalar gündemimizi öncelikli olarak meşgul etmiş olsa da, insan eliyle yaratılan travmanın boyutları ve psiko-sosyal destek çalışmalarının durumu bize bir kez daha ruh sağlığının önemini ve bu alanda toplum temelli bir perspektif geliştirme gerekliliğini hatırlattı.

Akdağ’ın açıkladığı eylem planında hastane temelli ruh sağlığı modeli yerine hastane ve toplum arasında bir denge sağlamayı amaçlayan modelin benimsendiği iddia ediliyor. Bu plan kapsamında, şimdiye kadar hâkim görüş olan biyolojik temelli bakış açısının yerine rehabilitasyonu da dâhil eden toplum temelli bir bakış açısının tercih edildiği belirtilmiş. Bu doğrultuda ruh sağlığı alanında çalışan sayısının artırılacağı, akılcı ilaç kullanımının teşvik edileceği, yatak sayısının artırılacağı, aile hekimlerinin bu konularda eğitileceği, büyük akıl hastanelerinin küçültülüp, devlet hastanelerinin bünyesinde psikiyatri kliniklerinin oluşturulacağı ve Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinin kurulacağı söyleniyor.

Yapılması planlanan bu değişikliklerin birçoğu ilk bakışta kulağa iyi geliyor. Ancak hastane ve toplum arasında denge kuracağını iddia eden bu planın, bu dengeyi ülkemizde var olan sosyal güvenlik ve sağlık sistemiyle kurmasının mümkün olup olmayacağı bizim için temel bir soru. Sağlık hizmetini bir hak olmaktan çıkarıp alınır satılır bir piyasa hizmeti haline getiren sağlıkta dönüşüm projesi dahilinde, hastaların yeni açılacak olan bu kurum ve rehabilitasyon merkezlerinden nasıl yararlanacağı oldukça belirsiz. Bu planın sağlıkta dönüşüm projesi ile uyumlu olacağını düşünürsek, verilecek olan tüm hizmetlerin prim ve katkı payı adı altında ücretlendirileceğini, kurulacak olan yeni merkezlerde çalışacak olan ruh sağlığı personelinin iş güvencesinin olmayacağını tahmin edebiliriz.  Zira deprem gibi toplumsal afet durumlarında dahi sağlık hizmetinin ücretlendirildiğini biliyoruz.

Dahası, ruh sağlığı çalışanları arasında önemli bir grup olan psikologların henüz bir meslek yasası yoktur ve psikolojik müdahale, sağlığın diğer alanları gibi pazar değeri olan bir hizmet gibi algılandıkça bu yasanın çıkmayacağı da açıktır. İlaç şirketlerinin pazar payı ve anti-depresan ilaçların en sık kullanılan ilaçlar listesinde ikinci sırada olduğu düşünüldüğünde, bu alana müdahalede akılcı ilaç kullanımının teşvik edilmesinin yetersiz olduğu açıkça görünür. Dolayısıyla ruh sağılığı ile ilgili rahatsızlıkların sadece biyolojik değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal olgular olduğu kabul edilmeli ve psikologların meslek yasaları çıkarılmalıdır.

Eylem planının toplum temelli olmadığının diğer bir göstergesi de, ruh sağlığı alanında yapılması öngörülen değişikliklerin çoğunun hastalıklara müdahale ve müdahalenin biçimi ile ilgili olmasıdır. Bize göre, ruh sağlığı alanında toplumcu olma iddiası taşıyan bir plan sadece tedaviyi değil, hastalığı önlemeyi de içermelidir. Hastalığı önlemek toplumsal anlamda psiko-sosyal refahı gözetmek, yani temel hak ve özgürlüklere saygı duyulmasını ve sosyal adaletin var olmasını savunmak anlamına gelir. Böyle bir duruş, yaşadığımız baskıcı ortamı, eşitsizlikleri, hak ihlallerini, işsizliği, güvencesizlik gibi önemli sorunları gündemleştirmeyi ve onlarla mücadele etmeyi içerir. Dolayısıyla bu bozuklukların yaygınlığının azaltılmasına dair herhangi bir çaba kişiyi, ülkeyi, şirket zihniyetiyle yönetmeye çalışan hükümet politikalarının karşısına konumlandırır. Sağlık Bakanlığı öncülüğünde hazırlanan bu raporda sosyal ve ekonomik adaletsizliğe, AKP politikaları doğrultusunda her alanda yaşanan hak gasplarına değinilmesini beklemiyoruz, ancak bu eylem planının toplum temelli olma iddiasını da gerçekçi bulmuyoruz.

Bizce toplumu hasta eden koşullara değinmeyen, önlemeyi değil müdahale etmeyi amaçlayan ve sağlık çalışanlarının mesleki haklarını tehdit eden bir planın toplum temelli olma iddiası tartışmalıdır. Bu nedenle, duyarlı meslektaşlarımızı psikoloji biliminin toplumsal işlevi açısından politik olduğunu kabul eden, eşitlikçi, özgürleştirici ve toplumcu bir teori ve pratik inşa etmeye çağırıyoruz.

Bu yazı 25 Kasım 2011'de Bianet'te yayınlanmıştır:

http://bianet.org/bianet/toplum/134301-ulusal-ruh-sagligi-eylem-plani-iddia-edildigi-gibi-toplumcu-mu

Twitter
Facebook
© Copyright 2013 - TODAP