Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) olarak son bir yıl içinde yaptığımız işleri buradan inceleyebilirsiniz.
VIII. Critical Psychology Symposium Programme / Bernameya VIII. Sempozyuma Pîsîkolojiyê ya Rexnegerî / برنامج الندوة الثامنة لعلم النفس النقدي
VIII. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu, "Mücadeleyi Hatırlamak, Yeniden İnşayı Düşlemek" başlığıyla 18-19-20 Ekim 2024 tarihinde İstanbul'da gerçekleşecek.
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) olarak 5 farklı eksende yaptığımız çalışmalar ile hazırladığımız ve/veya dâhil olduğumuz bildiri, metin ve imza kampanyalarını aşağıda bulabilirsiniz.
TODAP’ın bir bileşeni olarak lisans, yüksek lisans, doktora öğrencilerinin bir araya gelmesiyle Öğrenci Komisyonu’nun 26 Eylül 2023 tarihinde faaliyete geçtiğini bilgilerinize sunuyoruz.
Eleştirel Psikoloji: Yaklaşımlar, Tartışmalar, Gündemler kitabının, yazarlarının katkılarıyla tartışılacağı etkinlik dizisinin ilki Kadıköy'de gerçekleşecek.
"Toplumsal Travmanın Dinamiklerinden Güçlenmenin Olanaklarına: Eleştirel Psikolojik Pencereden Yıkım" başlığı altında kolektif travmayı konuşacağız.
Gezi'nin 10. yılında, direncimizi, umudumuzu büyütmek için saat 19'da Taksim'de bir araya geliyoruz.
Seçim sürecinin yarattığı iklime ve mültecilere, Kürtlere, kadınlara, LGBTİ+'lara yönelik nefret söylemlerine dair açıklamamızdır.
Psikologlar ve psikoloji öğrencileri olarak biz de 1 Mayıs’ta, bulunduğumuz şehirlerde 1 Mayıs alanlarında olacağız.
Deprem nedeniyle ara verdiğimiz atölye çalışmalarının 4. ve 5. modülleri 30 Nisan ve 7 Mayıs tarihlerinde aynı yer ve saatte gerçekleşecek.
Depremin etkilediği illere dair değerlendirmelerimizi, çıkardığımız bazı sonuçları ve orta-uzun vadeli önerilerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.
VII. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nu, pandeminin yarattığı belirsizlik nedeniyle daha fazla ertelemek yerine 22-24 Ekim 2021 tarihleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleştirme kararı aldık.
Forum: Çalışma Acısı Kimin Acısı?
Tarih: 28 Ekim 2020
Saat: 20.00
Nitelikli Eğitim ve Çalışma Hakkımızdan Daha da Uzağa
Hep birlikte içinden geçmekte olduğumuz bu salgın sürecinde dayanışmanın hem bireysel hem de toplumsal onarım için vazgeçilmez önemde olduğunu düşünmekteyiz.
Şimdiye dek gönderilmiş bildirilerin gelecek yıla aktarıldığını, ayrıca önümüzdeki aylarda tekrar bildiri çağrısına çıkılacağını belirtmek isteriz.
İşverenlerin, işten çıkarmayı, pandemi koşullarında olası talep ve ihtiyaçlara karşı kendince bir tehdit ve cezalandırma yöntemi olarak kullanmaları ile mücadele edilmelidir.
Tüm dünyada ve ülkemizde pandemi krizi devam ederken 1 Mayıs Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü'nü karşılıyor olacağız.
23-24-25 Ekim 2020 tarihinde İstanbul’da “Özgürleşme” ana teması ile gerçekleştirmeyi planladığımız VII. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nun bildiri gönderme son tarihini Covid-19 pandemisi nedeniyle 1 Mayıs 2020 tarihine erteledik.
Bu noktada, toplumsal ilişkilerimizin ve iyilik hâlimizin “sağlığını” güçlendirebilmek adına, herkesi dayanışma ilişkilerimizi güçlendirmeye davet ediyoruz. Dayanışmayla..
Savaşa taraf olmaya çalışan ülkenin halkları olarak BARIŞı seçiyoruz.
Yer: Türkan Saylan Kültür Merkezi, Konak Kent Konseyi, Kat 3.
Tarih: 12.10.2019
Saat:17:00
Ankara TODAP 12 Ekim Cumartesi günü saat 16:30’da Hezarfen Kafe'de olacak. Sen de gel…
Herkesi, kadınların mücadelesinin takipçisi ve destekçisi olurken, kadınların adına konuşmadan yapabileceğimiz şeyler üzerine özenle düşünmeye davet ediyoruz. TODAP'tan Erkekler
Hatırlatalım; Suriye, zorla yerinden edilmiş insanların geri gönderileceği güvenli bir ülke değildir.
Barışın sağlanamadığı bir alana insanları zorla göndermek yeni yaralar açmaktadır. Göç etmek insan hakkıdır.
Buluşma yerleri: İncirli Metrobüs Duraği
Buluşma saati: 11.30
İletişim: 0532 154 14 54
0544 498 68 12
1 Mayıs'da İzmir'de Saat: 12.00 'de Cumhuriyet Meydanında
TPD ve TODAP ortak kortejinde buluşuyoruz .
Rabia Naz’ın ölümüyle ilgili hakikati ve adaleti istiyoruz!
Çocuklarımızı korumak için adalet!
Rabia Naz için, çocuklarımız için, hepimiz için adalet!
Herhangi bir etik ihlali, ortaya çıkarmayı ve görünür kılmayı, mesleğimizi ve meslek etiğini savunmanın bir gerekliliği ve aynı zamanda istismara maruz kalmış kişilerle dayanışma yolu olarak görüyoruz.
Daha fazla çocuğun bu döngüde kaybolup gitmemesi için çocuk hapishanelerinin derhal kapatılması gerektiğini psikologlar olarak bir kez daha dile getiriyoruz.
Tarih: 22 Aralık 2018 Cumartesi
Yer: Turtle's Pub (Alsancak Mahallesi, 1485. Sk. No:22, 35520 Konak/İzmir)
Başlangıç Saati: 20.30
Yer: Ren Bar
Tarih: 15 Aralık 2018 Cumartesi
Saat: 20.00
Adres: Kurabiye Sok. No:19 (Rock’n Rolla yanı) Taksim/İSTANBUL
1. Gün: 24 Kasım 2018 Cumartesi / 10:30 - 17:30
2. Gün: 25 Kasım 2018 Pazar / 10:30 - 17:00
25 Kasım Pazar
İstanbul , Taksim Tünel Meydanı 17.00
İzmir, Kıbrıs Şehitleri Caddesi, ÖYSM önü , 17.00 (İletişim 0 553 3899241)
Ata Soyer Sağlık ve Politika Araştırmaları Merkezi
6 Ekim 2018- Cumartesi
Saat: 17:00
19-21 Ekim 2018, İzmir
Zaman: 29 Eylül Cumartesi, 18.00'den itibaren
Yer: Muaf Kadıköy
Sempozyumla ilgili duyuruları elestirelpsikolojisempozyumu.blogspot.com veya todap.org'tan takip edebilirsiniz.
Katılım formu: https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSdZlAMQZMk_HCxmopMy7P4X7hLEmWWmHvK4fw_oQ_yQh4-9Hg/viewform
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği Kadın Komisyonu'ndan gönüllüler olarak Mart ayı içinde "Kadınlarla Psikoloji Söyleşileri" düzenliyoruz.
Olağanüstü Hal rejiminin gündelik hayatlarımızı etkileyen, hissedilen ve görünen pek çok yüzü var. Görünenler kadar yıkıcı bir görünmeyen yüzü OHAL'in kadınların hayatlarında yol açtığı tahribattır.
Eleştirel Psikoloji Bülteni'nin Mayıs 2018'de yayımlanacak olan 8. sayısının dosya konusu, Ekim 2016'da gerçekleştirilen V. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu'nun da ana teması olan Eleştirel Psikoloji ve Psikososyal Dayanışma olacaktır.
Aşağıda Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) olarak 2016 yılının Ocak ayı ile Aralık ayı arasında yaptığımız işlerin listesini bulabilirsiniz.
Bir-aradalık: Hâller, Dinamikler, İmkânlar
Ekim 2018 / İzmir
Praxis der Kritischen Psychologie in Deutschland und der Türkei/Praxis of Critical Psychology in Germany and Turkey/Rosa Luxemburg Stiftung, Franz-Mehring-Platz 1, 10243 Berlin
24.-25.3.2018
TODAP bülteni olarak faaliyet gösterecek olan Psikoloji ve Toplum'un ilk sayısı karşınızda!
Yer: Muaf Kadıköy
Tarih: 15 Aralık 2017 Cuma
Saat: 20:00
Aslı Karasaç Özkaya program sırasında “norm dışında” kalan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerine yönelik ayrımcı söylemlerde bulunmuş ve bu kişilere yönelik nefreti desteklemiştir.
1. GÜN: 16 Aralık 2017 Cumartesi / 10:30 - 17:30
2. GÜN: 17 Aralık 2017 Pazar / 10:30 - 17:00
Üzülerek görüyoruz ki, bu açıklamalar, psikoloji alanındaki güncel bilimsel bilgilere dayanmayan, transfobik ve ayrımcı nitelikte açıklamalardır.
1. GÜN: 23 Aralık 2017 Cumartesi / 10:30 - 17:30
2. GÜN: 24 Aralık 2017 Pazar / 10:30 - 17:00
Yer: Leylek Cafe - Küçükparmakkapı Sok. No:15 D:3, Beyoğlu/İstanbul
Zaman: 28 Ekim 2017, 17:00
İletişim: 544 498 68 12, 507 126 95 98
Yer : Kulübe Kafe- 1484 Sk. No : 6 Alsancak
Tarih : 14 Ekim 2017 Cumartesi, 17:00
İletişim : 533 5787999; 553 3899241
2017 Sonbahar grupları şu şekildedir:
- Mesleğe Yeni Başlayanlar Grubu
- Araştırma Alanı Grubu
Yönetmelik değişimin şeffaf ve tartışmalı bir süreçten geçmemesi bu gibi durumların yasallaşacağına dair söylentileri ve kaygıları çoğaltmaktadır.
Hiç kimsenin yaşamak/yaşatmak için ölmeyi düşünmediği veya ölmek zorunda kalmadığı, yaşatmak için daha fazla yaşamayı hayal edebildiği bir toplumsal dayanışmayı örgütlemekle sorumluyuz.
1 MAYIS'TA ALANLARDAYIZ !
Konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.
2 Nisan 2017 Pazar 10:00-18.00
Yer: Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)
İnadına İsyan! İnadına Özgürlük!
5 Mart 2017 Pazar 10:00-18.00
Yer: Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)
Azınlık, göçmen veya mülteciler için anadil olgusunun hayatın içinde, okulda, terapi odasında veya toplumda nasıl konumlandığını tartışacağız.
Kahvaltı eşliğinde psikoloji eğitimlerini tartışıyoruz.
12 Şubat 2017 Pazar günü saat 11-14 arası Eğitim Sen Taksim
Er ya da geç geleceğini bildiğimiz güzel günler için her koşulda yan yana mücadeleyi sürdürerek...
Ne söylense az bunca acının üstüne…
Nefret ve çatışma ikliminin giderek arttığı ülkemizde de, son bir buçuk yılda 24 terör saldırısı yaşandı.
Kaygılıyız, üzüntülüyüz, öfkeliyiz; ama yaşamdan ve barıştan yana durmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Zaman: 24 Aralık Cumartesi 19.30
Yer: Leylek Cafe ve Sanat Evi
Küçükparmakkapı Sok. No: 15/3 Beyoğlu
İletişim: 544 498 68 12
24 Aralık 2016 Cumartesi 10.00 / 18.00
İnsanların birlikte yaşamasının dayanışmayla mümkün olacağına içtenlikle inanıyoruz.
Atölyelerin ilki olan “Ayrımcılık” modülünde; eşitlik, hakkaniyet ve gündelik pratiklerde ayrımcılık ile ilgili başlıklar interaktif etkinliklerle ele alınacak ve ardından deneyim paylaşımları ile pekiştirilecektir.
Yer: Leylek Cafe - Küçükparmakkapı Sok. No:15 D:3, Beyoğlu/İstanbul
Zaman: 5 Kasım 2016, 17:00
İletişim: 544 498 68 12, 507 126 95 98
Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi olarak, bir kere daha hapishanede yaşamını yitiren bir çocuk hakkında açıklama yapmaktan dolayı büyük utanç, öfke ve üzüntü duyuyoruz.
Siirt’te Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na (ASPB) bağlı bir cocuk evinde kalmakta olan ve yakın bir süre içerisinde 18 yaşını doldurarak reşit olan bir kız çocuğunun, kuruluşta psikolog olarak çalışan biri ile evlendigi bilinmektedir.
Sürdürülen savaş politikaları çerçevesinde demokratik alanda mücadele yürüten birçok kişinin hukuksuz uygulamalarla karşı karşıya geldiğini gözlemliyor ve bu gelişmelerden endişe duyuyoruz.
Bizler Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği(TODAP)'ndeki farklı üniversitelerden öğrenciler olarak tercih döneminde sizlere yardımcı olmak için bir araya geldik.
Arkadaşımızın hayatını alt üst eden asılsız suçlamanın bir an önce geri alınmasını istiyoruz.
Herkesi darbelere ve her tür anti-demokratik uygulamaya karşı çıkmaya, dayanışmacı bir mücadeleye çağırıyoruz.
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu imzasıyla yayımlanan bir metinde, Mor Çatı ve Todap'ın hazırladığı ortak bir ilandan bahsedilmiş...
Program Wernicke-Korsakoff’lular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi inisiyatifinde yürütülecek ve TODAP üyesi psikologlar tarafından genel koordinasyonu sağlanacaktır.
Basın açıklaması 22.06.2016 Çarşamba, saat:12:30'da Ata Soyer Sağlık ve Politika Araştırmaları Derneği'nde gerçekleştirilecek.
Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla Nöbetçi Eş Yayın Yönetmenliği görevi üstlenen TİHV Başkanı ŞEBNEM KORUR FİNCANCI, Gazeteci-yazar AHMET NESİN ve Sınır Tanımayan Gazeteciler RSF Türkiye temsilcisi EROL ÖNDEROĞLU ile dayanışmak için “ ÖZGÜRLÜK NÖBETİ” başlatıyoruz.
Gerek bu uygulama gerekse savaş ve baskı politikalarına karşı mücadele verenlerin yanında olduğumuzu bir daha ifade ediyor, dayanışma duygularımızı sunuyoruz.
Poyraz Ali Şahsında,
Hapishanelerde Anneleriyle Beraber Tutulan 0-6 Yaş Çocuklar ve Anneleri İçin Özgürlük Talep Ediyoruz.
“Psikoloji Lisans Eğitimi Öğrenci Forumları”nda bir araya geldik. Birinci buluşmayı İstanbul’da ve ardından diğer buluşmaları İzmir, Ankara, Mersin ve yine İstanbul’da gerçekleştirdik.
Baskıların kaldırılması için yurtdışında bulunan meslek örgütleriyle bir çağrı paylaştık.
Psikoloji ve psikiyatrinin kadına ve travmaya bakışı da tarihselliği içinde ele alınmalı elbette. Eğer Vietnam Savaşı’nın sonlarında gelişen savaş karşıtı hareket olmasaydı, savaşan “kahraman” erkeklerin savaş nedeniyle psikolojilerinin bozulabileceği düşünülemezdi dahi.
Çocuklar öldürülüyor. Çocukların öldürüldüğü bir ülkede nasıl bir gelecek kuracağız? Bizim buna rızamız yok.
"Çocuklar İçin Barış" diyen bütün kurumları, bireyleri, basın emekçilerini sesimizi ve taleplerimizi yükseltmek üzere, 13 Ocak günü Saat:1230’da; İstanbul, Ankara ve İzmir’de bekliyoruz.
İnsan hakları aktivisti Zafer Kıraç, bir süre önce cezaevindeki çocukların ücretsiz mektuplaşabilmesi için bir imza kampanyası başlattı.
En insani tepkiler “Cumhurbaşkanına hakaret”, “Terör örgütü propagandası yapmak” gibi bir takım ucu açık gerekçelerle cezalandırılıyor.
Bilindiği üzere sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde çocukların yaşam hakları ihlal edildiği gibi insan hakları hukukuna aykırı olarak; eğitim hakları da ihlal edilmektedir.
Toplanan imzaları sembolik olarak sokakta kamuoyuyla paylaşarak sonlandırıyoruz.
Hemen şimdi, bugünümüzü yok eden ve geleceğimizi düşmanlıkla ören savaşın bitmesi için, sonra da bir arada eşitlik ve barış içerisinde yaşamak için ihtiyacımız olan koşulları yaratmaya psikologlar olarak katkıda bulunabiliriz.
Biz çocuk ve insan hakları örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri, akademisyenler, sanatçılar, milletvekilleri, gazeteciler, kadın ve LGBTİ örgütleri, öğrenciler, sivil inisiyatifler, siyasi parti ve oluşumlar olarak ülkemizde 7 Haziran’dan bugüne devam eden çatışma ortamının acilen son bulmasını istiyoruz.
İnsanlığa karşı bir suç olarak yürürlükte olan yasaklara karşı olan her insanın bu konuda yapabileceği birşey vardır. Gelin, birlikte umudun ve dayanışmanın kapısından daha çok ışık girmesini sağlayalım.
Yaşananları kınadığımızı tüm kamuoyu ile paylaşmak istiyor, buna derhal son verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Çocukların tüm bu travmaları nasıl deneyimledikleri ve onlara nasıl yardımcı olunabileceği biz yetişkinlerin bir diğer sorumluluk alanıdır.
Deliliğe Övgü ya da Nasıl "Akıl"landık?
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği olarak bizler, meşru ve güçlendirici hak arayışınızı destekliyoruz.
Madenci yakınlarının ve onlarla dayanışma içinde olanların öfke ve üzüntüsünü paylaşıyor, katliamda hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz.
TODAP üyesi Burcu Çolak'ın bir yazısını paylaşıyoruz.
ODTÜ'de yapılan 3. buluşmanın raporunu burada bulabilirsiniz.
Yaşanan vahşetin güç ilişkileri, ataerki ile ilişkisi göz ardı edilerek, erkeklerde bulunan bir bozukluk ve sapkınlıkla açıklanmaya çalışılmasını reddediyoruz.
Bu durum açık bir şekilde, insan haklarının ve bunun yanı sıra bilimsel/ mesleki standartların ciddi ihlali anlamına gelmektedir.
Psikoz tanısı almış ya da alabilecek kişilerin durumunu tartışmak psikologlar ve psikoloji öğrencilerinin bu durum hakkında ne yapabileceği üzerine de düşünmeyi içeriyor.
26-27-28 Eylül tarihlerinde ODTÜ'de düzenlenecek olan IV. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu'nun programını burada bulabilirsiniz.
20 Temmuz’da kadın cinayetlerine karşı isyanımızı haykırmak için ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına da kulak asmadan sokaklara çıkıyoruz!
TODAP Kadın Komisyonu'nun da imzacıları arasında yer aldığı açıklamayı paylaşıyoruz.
Hayvan Koruma Kanunu'nda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili TODAP üyeleri Özge Kanlı, Umut Şah ve Burcu Çolak tarafından yazılan metni aşağıda paylaşıyoruz.
Prof.Dr.Selçuk Candansayar ile yaptığımız Ruh Sağlığı Alanında LGBT Bireylerle Çalışmak konulu söyleşi notlarına buradan ulaşabilirsiniz.
F Tipinde Tecrit Bir İnsanlık Suçudur!
Kemal Gömi’nin Af Hakkı Tanınmalıdır!
Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde psikiyatriye ve klinik psikoloji literatüründen pek çok kavram büyük bir hızla günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Öyle ki artık pek çok insan kendinin ya da çevresindekilerin depresif, manik depresif, şizofren, çok kişilikli, antisosyal veya en nihayetinde “deli” olduğuna ilişkin, kimi zaman şakayla karışık, çıkarımlarda bulunabiliyor.
Milgram’ın yaptığı “otoriteye itaat” deneyi ilgi çekici bulgulara sahiptir: Rasyonalitesi ve tekilliği öne çıkarılagelen bireyin, aslında çevresel faktörlerin derin bir biçimde etkilendiğini ortaya koyar deney. Şiddet eğilimi ya da psikopatolojik özellikler göstermeyen bireyler, bir otorite figürünün yönlendirmesiyle masum birine öldürücü derecede şoklar uygulamaktan çekinmemişlerdir. Deneyin sorduğu soru; insanların günlük hayatta yapmayacakları ya da yapmayı reddettikleri davranışları otorite altında gerçekleştirip gerçekleştirmeyecekleriydi. Bununla beraber, bulguları bireyin ‘itaat etme potansiyeli’ ya da ‘uyum ihtiyacı’ olarak değerlendirenler de oldu. Ancak bu değerlendirme; bireyin deney koşullarındaki davranışı “doğal” bir şeymişçesine görüyor; toplumsal süreçleri ya da otorite ile birey arasındaki ilişkilerin büyük bir kısmını belirleyen tarihsel koşulları hesaba katmıyordu.
İnsan biriciktir. Kendisine, ötekilere ve doğaya zarar vermesi,hatta bunu rasyonel olanın meşru alanına sığınarak yapması ile biriciktir. Uygarlaşan insanın yarattığı pratiklerden biri olan terapiile bu biriciklik yeniden üretilir ve hakim ideolojinin kurguladığınormlara sıkıştırılan birey yüceltilmeye devam edilir.
Psikologlar ve psikoloji öğrencileri olarak güvenceli çalışma ve meslek hakkımızı savunmak için sokağa çıkıyoruz!
Psikoloji toplumsal ve nesnel etkenlerin gizlendiği bir görünüşün pozitivist şemalarla ifade edilme pratiği haline geldi. Bu durumu anlamlandırabilmek açısından bu kitap elzem bir okuma olabilir diye düşünüyorum. Alt başlığı ‘Adlerden Laing’e konformist psikolojinin elştirisi’ olan bu kitapta Jacoby, Freud’un devrimci yönünün unutturulmasını psikolojinin konformist bir anlayışla kurgulanmasına dayandırıyor ve bu durumun sonuçlarına dikkati çekiyor. Jacoby aslında bir tarihçi, ama bu kitabın derdi psikanalizin tarihsel gelişimini anlatmak değil. Psikanalizin, daha çok da marksizmi ve psikanalizi yan yana getirmeye çalışan kuramların konformizme yenik düşme sürecini anlatmak. Temel argüman şu: psikanalizi unutmayı seçtik çünkü psikanaliz rahatsız ediciydi.
Politik kimlikler hakkında psikolojiden yola çıkarak konuşanlar, çok sefer iki kavşaklı bir yolun ağzındadırlar. Ya psikolojinin “bilimselliği”nden yararlanarak, politik kimliklerin nasıl sağlıklı bir olgu olarak, hoşgörülü ve barışçıl bir şekilde inşa edilebileceğinden bahsederler; ya da politik kimlerin “doğallığı”nın psikoloji tarafından nasıl ispat edildiğini iddia ederler. Kapitalist akıl kadar doğal bir şey yoktur, diyebilirler; çünkü evrim bizi rekabet etmeye hazır yaratmıştır. Ya da, bu hırslı dünyada insan kalmanın en doğru ve doğal yolu, “değerlerimizi” muhafaza etmekten geçer; çünkü diğer her türlü oluş biçimi şiddeti, reddetmeyi ve değerlerimize karşı gelmeyi gerektirir. İnsan doğasındaki iyilik, kötülük, yardımlaşma, rekabet ve şiddet üzerine alternatif görüşler içeren yeni kitaplar yayınlandıkça; (Frans De Waal’in İçimizdeki Maymun’u gibi) bu konuda atıp tutmanın bu kadar kolay olmayacağını umut etmek, “iyimserlik hastalığı”na yakalananları (ne mutlu ki!) hasta tutmaya devam ediyor.
Psikoloji, politik ve tarihseldir. Elestirel psikologlar, bu gercekliklerden yola cikarak, esitlik ve haklar temelinde, her turlu ayrimciliga karsi bir hatta, ozgürlesmeci ve cogulcu toplumsal bir psikoloji teorisi ve pratigi yaratmayi hedefler.
Bir ay önce başlayan ve kısa sürede tüm ülkeye yayılan Gezi Parkı Direnişi oldukça şiddetli polis müdahaleleriyle karşılaştı ve karşılaşmaya da devam ediyor. Direnişin Lice’de yaşanan devlet terörüne yönelik protestolarla birleşmesi ve Kürt halkının çözüm taleplerini dile getirmek için sokağa çıkmasıyla birlikte polis, şiddeti hız kesmeden devam ettirmektedir. Bu, onu kanıksadığımız anlamına gelmese de, Türkiye’de muhalif ve/veya ayrımcılığa uğrayan, ezilen kesimlere yönelik polis şiddetinin bizlere tanıdık olmadığını söyleyemeyiz. Bununla birlikte bu süreçte dikkatimizi çeken şeylerden biri, polis şiddetine çeşitli mecralarda değinilirken, şiddetin polislerin çalışma koşulları ve bundan kaynaklanan ruhsal/zihinsel durumları ile beraber ele alınması oldu.
Gezi Parkı'nın park olarak kalması için başlayan eylemler, karşısında polis şiddetini bulmuş ve bunun sonucunda eylemler tüm ülkeye yayılarak polis şiddeti ve baskı politikalarına karşı bir direnişe dönüşmüştür. Bu eylemler Gezi Parkı ve Taksim Meydanı'nda devlet terörünün bir süre durmasını sağlayarak insanları Gezi Parkı'nda kolektif bir yaşam ve barış içinde birlikte yaşama deneyiminin zenginliğinde buluştururken polis şiddeti çoğu ilde devam etmiş, hak arama ve protesto özgürlükleri kısıtlanmış, gözaltılar, tutuklamalar bunlara eşlik etmiştir.
Türkiye, savaş söyleminin, açık ya da örtük düşmanlaştırma ve hedef göstermenin, öfke ve nefretin sıklıkla toplumsal yaşama hâkim kılındığı bir ülkedir. Bu söylem ve bu söylemin kurduğu politikalar bugüne kadar birçok olayın doğrudan sorumlusu olmuştur. Bugün Reyhanlı’da insanların katledilmesi de açık savaş politikalarının ve kışkırtıcı dış politikanın sonucudur. Bir yandan ülke içerisinde toplumsal barışı tesis etme iddiasını taşırken, diğer yandan nefreti ve savaşçıl siyaseti sürdüren hükümet bu şiddetin başta gelen sorumlusudur.
14 Mayıs'ta Ankara'da* ve 18 Mayıs'ta İstabul'da** yaptığımız basın açıklamalarının metinlerini aşağıda bulabilirsiniz.
2008 yılında ilk Eleştirel Psikoloji Sempozyumu'nun hemen ardından Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri olarak bir araya gelerek çalışma yapmaya başladığımızdan bu yana epey yol katettik. Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) ismiyle derneğimizi kurmamızı da içine alan süreçte psikolojinin eleştirel teorisini üretmek, psikoloji öğrencileri ve psikologların durumunu anlamak ve haklarını savunmak, toplumsal muhalefete katılmak üzere çok çeşitli çalışmalar yaptık. Bizi bir araya getiren bu çabalar, bizi güçlü bir biçimde bir arada tutmayı sürdürüyor.
Aşağıda, Bilgi Üniversitesi Travma Çalışmaları Sertifika Programı üzerine Güneş Sevinç ve Baran Gürsel tarafından yazılmış Psikopolitik Bir Araç Olarak Travma ve Uzmanlaşma; buna cevaben Murat Paker tarafından yazılmış Ezber, Önyargı ve Hakareti Eleştiri Sanmak; Murat Paker'in bu metni üzerine Güneş Sevinç ve Baran Gürsel tarafından yazılmış Murat Paker'in Argümanlarına Dair başlıklı yazıları aşağıda sizinle paylaşıyoruz.
Diyarbakır'da 15-16 Eylül'de düzenlenecek olan III. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu sırasında konaklama konusunda şehir dışından gelecek katılımcılara yardımcı olması için hazırlanan otel listesi aşağıda yer almaktadır.
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) olarak Başbakan ve Hükümetin Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini, Kadın Bedenini, Doğurganlığını ve Cinselliğini Hedef Alan Politikalarına Sonuna Kadar Hayır demek için Kürtaj Yasaklanamaz metninin imzacılarından olduk. İlgili link: http://www.kurtajyasaklanamaz.com/
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) olarak antikapitalist, antiseksist hatlar çerçevesinde psikologların özörgütünü oluşturma çabasındayız. 2008 yılının Eylül ayında Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri imzasıyla başladığımız bir araya gelme çabamıza bugün TODAP adıyla devam etmekteyiz. Yaptığımız çalışmalar üç eksen üzerine oturmayı hedeflemektedir. Belki de birbirinden kalın çizgilerle ayrılamayacak olan ve bir meslek örgütünün olmazsa olmazları olan bu üç ekseni ve bizim bu eksenlerde yaptığımız çalışmaları şöyle sıralayabiliriz.
Aşağıda 2008'in Ekim ayı ile 2011'in Aralık ayı arasında Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği Girişimi ve Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) olarak yaptığımız işlerin bir listesini bulabilirsiniz.
Psikologların meslek yasasına dair Sağlık Bakanlığı’yla yürütülen görüşmeler ve bu konudaki son gelişmeler hakkında Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği Girişimi olarak bir metin ve bir eylem planı oluşturmaya karar verdik.
Anormal ve Klinik psikoloji ile ilgili bu yazıda, psikolojik teşhislerin ve müdahale şekillerinin adil olmayan sosyal durumları nasıl pekiştirdiğine; ve beyaz, orta sınıf Kuzey Amerika’lılardan yola çıkılarak varılan normların diğer topluluklara nasıl dayatıldığına değinilecek. Aynı zamanda “İyi hayat” ve “İyi toplum” nosyonlarına yaslanarak bireyselliğin, bir kurtuluşmuş gibi sunulması da aynı eleştirel çizgide ele alınacaktır.
Kapitalizm, savaş ve insan… Kapitalizmin yarattığı ekonomik krizin sonucu olarak, Türkiye’de ve dünyada işsizliğin sürekli arttığını gösteren araştırmalar yayınlanmakta, aynı araştırmalarda iş sahibi olan işçi ve emekçilerin de iş güvencesinin ve sendikal – sosyal haklarının daraltıldığı ortaya konmaktadır. Bununla birlikte, yıllardır süren savaş koşulları insanların en temel haklarını ihlal etmekte ve birlikte özgürce, eşit yurttaş temelinde yaşamalarını engellemektedir.
Testlere başlar başlamaz, bir takım insanlar odama gelmeye başladı. İlk gelen Rıza diye bir tip. Takım elbiseli, sırıtkan.
Ben İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Kadın ve Aile Sağlığı merkezlerinin birinde 2008’in başından beri çalışıyorum. Bu merkezlerde ücretsiz olarak kadınlara sağlık hizmeti ve herkese yönelik psikolojik danışmanlık hizmeti veriliyor. Çalıştığım süre içerisinde yaşadığımız birçok sıkıntıdan birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Sözleşmemize göre çalışılan ayı takip eden 20 gün içerisinde maaşlarımızın ödenmesi gerekiyor. Birkaç ay önce ayın 20si olmasına rağmen maaşlarımız ödenmedi ve bize de hiçbir açıklama yapılmadı. Bağlı olduğumuz taşeron şirkete bu durumda neler yapabileceğimizi sorduğumuzda yasal hakkımız çerçevesinde iş yavaşlatma (iş yerine gidip danışan görmeme) yapabileceğimizi söyledi. Bu hakkımızı kullanmak istediğimizi söylediğimizde ise bunun çok sert (!) bir tepki olacağını belirtti. Sonuç olarak, o ay iş yavaşlatma yapmadık ama bu durum tekrarlanırsa bu kez mutlaka yapacağımıza karar verdik. Pek de sürpriz olmayacak ki geçtiğimiz ay bu durum tekrarlandı. Merkezlerde çalışan doktor, hemşire, laborant ve eğitimci arkadaşlara (onlar başka bir taşeron firmaya bağlılar) maaşları ödenmesine rağmen psikologlara ve temizlik görevlilerine maaşlar ödenmedi.
Deneyim paylasimi dedik ya, anlatayim. KPSS'ye girdim, birkaç ay sonra sonuçlar eve postalandı. Bir kağıt, üzerinde bir sürü puan türü, yanında rakamlar var. Hangisi benim asıl puanım, hangisi ile tercih yapacağım, tercih yapacağim yerde beni bekleyen nedir gibi bir sürü soru. Bizim memlekette bu işler boyledir, kumar oynarsınız.
Türkiye Psikiyatri Derneği bir bildiri yayımlayarak hekim olmayan kişilerin, ruhsal sorunları ya da rahatsızlıkları olan kişileri muayene etmelerini, tanı koymalarını ve tedavi etmelerini eleştirmiş ve bir takım önerilerde bulunmuştur. Bu öneriler arasında ruhsal sorun ve rahatsızlığı olan vatandaşlarımızın hekim olmayan kişilere başvurmaktan kaçınmaları; yazılı ve görsel basının, taşıdıkları sorumlulukların bilincinde olarak, ruhsal sorunların çözümünde hekim olmayan kişilere programlarında yer vermekten ve dolaylı reklamlarını yapmaktan kaçınmaları gibi maddeler vardır.
Psikoloji ve Psikiyartri yazını içerisinde eşcinsellik günümüzde ve geçmiş yıllarda terapi pratiğinde ve kuramsal çerçevede tartışılmaktadır. Bugün tüm dünyada yaygın olarak kullanılan Amerikan Psikiyatri Birliğinin 1952 yılında ilk defa hazırladığı DSM- Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı nın 4. Gözden geçirilmiş sayısında eşcinsellik bir davranış bozukluğu olarak kabul edilmemiştir. Eşcinselliğin DSM’den çıkarılması DSM 2’nin 1973 yılındaki 7. Basımında sosyal bilimler alanında ilk defa çalışmalar yapan Alfred Kinsey ve Evelyn Hooker’ın araştırmaları sonucunda gerçekleşebilmiştir. 1973 yılından sonra DSM 2’nin sonraki basımlarında ve DSM 3 ün 1987 deki basımına kadar olan basımlarında farklı isimlerle eşcinsellik yer almıştır. 1987’den günümüze kadarki davranışsal bozukluklar kategorilerinde eşcinsellik bir “hastalık” olarak yer almamıştır.
Özel Eğitim Kurumları’nda çalışan psikologlar MEB’in 27 Mart tarihli genelgesiyle bu alanda önemli bir hak kaybı yaşadı. Yeni genelge psikologları engellilerin eğitiminde ve rehabilitasyonunda zorunlu meslek personeli olmaktan çıkararak çok sayıda psikoloğun işsiz kalmasına neden oldu. Mesleki haklarımızı geri almak için TPD öncülüğünde bir imza kampanyası başlatıldı, basın açıklaması ve yürüyüş düzenlendi. Fakat psikologların alandaki yeri ile ilgili belirsizlik devam ediyor. Tüm bu gelişmeleri bu alanda çalışanlarla birlikte yorumlamak, alanda çalışanların deneyimlerinden yararlanmak ve yapılabilecekleri konuşmak için özel eğitim öğretmeni Burcu Gezgin, uzman psikolojik danışman Ertan Görgü ve psikolog İlham Khalilov’un katılımıyla bir söyleşi düzenledik.
Her yıl haziran ayında yapılan ve milyonlarca öğrencinin “bilgi ve becerisinin” 3 saatte sınandığı ÖSS, bu yıl da binlerce öğrenciyi sınava tabi tutarak üniversite kapısının dışında bırakacaktır.
Hayatın çeşitli çehreleri üzerine konuşurken psikolojiye başvuruyoruz ister istemez. Kimi zaman bir olayın etkilerinin göründüğünden daha derin olduğunu iddia etmek için, insanın bilişsel yönüne odaklanıyoruz; niyetlerden ve düşünme süreçlerinin etkilenişinden bahsediyoruz, kimi zaman da etki-tepki makinelerine dönüşmemizin ürkütücülüğü oluyor konu. Politika da bu alanlardan biri; psikolojik örgütlenişimiz politik yaşamımıza nasıl etki ediyor, öte yandan politik gerçeklik nasıl bir psikoloji oluşturuyor sorularını cevaplamak için çıkarsamalar yapmaktan alamıyoruz kendimizi.
Çocuk haklarını gözeten psikologlar olarak, aşağıda haberini okuyacağınız; Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan ve MEB tarafında okullarda gösterilmesi için genelge hazırlanan "belgesel"in, politik duruşu, içerdiği şiddet görüntüleri, nefret çığırtkanlığı yapan söylemi nedeniyle çocukların hangi yararına hizmet ediyor sormak istiyoruz.
Bir insanı, duygularını, düşüncelerini anlamak ne kadar mümkün? Psikolojiyle doğrudan ilgiliyseniz, elbette hem yanıtınız kolay, hem yolunuz… İyi de yönteminiz ne? Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri Grubu’na göre, insanı çevresinden, politikadan, toplumsal olaylardan, kültürel ve tarihi geçmişinden arınarak tanıyamaz, tanımlayamazsınız… Çünkü insan içinde yaşadığı toplumdan bağımsız değil, dolayısıyla siyasetten de. Grup da bundan yola çıkarak alternatif psikolojiye dair toplantılar düzenliyor, tartışmalar yapıyor. Zaman zaman 1 Mayıs’taki polis şiddetine karşı bildiriler çıkıyor bu toplantılardan, zaman zaman da bir işçi direnişine destek metinleri. Gelin onları biraz tanıyıp, dertlerini anlayalım.
Bir varmış, bir yokmuş. Çok sessiz öğrenciler varmış. Garip uygulamalara, köhne kavramlara, ayağı yere basmayan derslere hiç ses çıkarmazlarmış. Kendilerine saygısızlık veya haksızlık yapılmasına karşı çıkmazlarmış. Öğrencileri alçaltınca kendilerinin yükseldiğini düşünenleri bilseler bile kimselere anlatmazlarmış. Anlatacak olsalar bile yazmazlarmış. Hatta “sen 4 yılda psikolog olacağını mı sandın?” gibi sözleri söyleyenleri bile yazmazlarmış. Lisansüstü program açılmamasının bedelini üstlenmekten kaçınmazlarmış. Onlar sessiz kaldıkça olanlar olmaya, çarklar hep aynı şekilde dönmeye devam edermiş. Öğrenciler de kuzu kuzu olmayı sürdürürmüş.
Psikolog, birisi aracılığıyla veri edinecekse eğer, önce “bilgilendirilmiş onam”ı (informed consent) alınır. Büyülü bir anlaşma anıdır bu aslında: Psikolog, deneyini ifşa etmekte ve denebilir ki dolayısıyla en çıplak haliyle durmaktadır katılımcının (participant) karşısında, aynı zamanda birazdan elde edeceğini veri üzerinde sonsuz, sorgulanmaz ve kimseyle paylaşmak zorunda olmadığı bir hakka sahip olacaktır. Sanki soyunarak giyinmektedir psikolog.
Polis şiddeti hukuk ve adaletin korunması için değil, ezilenlerin kontrol edilmesi ve statükonun devamı için vardır. Toplumsal adaletsizliğin, eşitsizliklerin ve haksızlıkların yeşerdiği Türkiye’de, polisin güç ve yetkilerinin artırılması, özellikle toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel acıdan ezilen kesimlerinin kontrol altına alınması, taleplerini dillendirmelerinin önlenmesi, eşitsizliklere karşı direniş güçlerinin ve iradelerinin kırılması için vardır. Polis, bu adaletsiz düzenden fayda sağlayan, güç ve iktidar sahibi azınlığın polisidir. Bu azınlık, ezilenlerin direnişini kontrol altına alabilmek kaygısıyla polisin elindeki yetkileri güçlendirmeye çalışmaktadır.
İnsanı anlama çabasının beni getirip bıraktığı kıyının hangi kara parçasına ait olduğunu anlamaya çalışırken elime bir kitap geçti. Kitabın adı “Politik Psikolojinin Cinleri”. Kitap, yazarın değişik yerlerde ve zamanlarda yazdığı beş makaleden oluşuyor.